4.
ÜNİTE YUMUŞAMA DÖNEMİ VE SONRASI
Yumuşama Dönemi
(Detant) :
·
Doğu-Batı
blokları arasında savaş tehlikesinin azaldığı, uzlaşma ihtimalinin arttığı, iki
tarafın da dünyanın herhangi bir bölgesinde çıkacak bir savaşın küresel çapta
bir savaşa dönüşmemesi için tedbirli davrandığı dönemdir. Yumuşama
politikasında özellikle 1962’deki Küba Füzeler Krizi etkili olmuştur.
·
Stalin’in
1953’te ölmesinden sonra SSCB’de yönetime gelen Nikita KRUŞÇEV, Batı Bloku ile
ilişkileri geliştirmek için bazı diplomatik adımlar attı (Federal Almanya’yı
tanıdı, Avusturya ile anlaşma yaparak SSCB askerlerini bu ülkeden çekti).
Dehşet Dengesi:
·
SSCB’nin
1957’de başlattığı Sputnik Uzay Programı ile nükleer teknolojide uzay çağı
başladı ve bu durum beraberinde istikrarı, bir çeşit denge durumunu getirdi.
Dehşet dengesinin temelinde her iki ülkenin de (ABD-SSCB) 2. vuruş kapasitesine
sahip olması yatar.
·
Yani
en güçlü saldırıda bile karşı tarafın karşılık verecek gücü vardı ve bu durum
nükleer bir savaşa yol açabilirdi. Bu yüzden iki taraf bir yandan yarışa devam
ederken, bir yandan da nükleer bir savaşı önlemek için tedbirler almaya
başladı. 1962’deki Küba Krizi bir dönüm noktasıdır, bu olaydan sonra Yumuşama
Dönemi başladı. Bu kriz sırasında izledikleri “savaş eşiği politikası”nın
hangi sonuçları doğurabileceğini gören iki ülke, nükleer silahsızlanmaya dair
görüşmelere başladı. İki devletin ilişkilerinde yumuşamanın oluşmasında 2 etken
daha vardır: SSCB-Çin ilişkilerinin bozulması, Bağlantı-sız Devletler.
Helsinki Deklarasyonu
(1975) :
·
Yumuşama
politikası’nın “Avrupa”ya yansımasını temsil eden bir bildiridir. 35 ülkenin
temsilcisi imzaladı. Avrupalı devletler, “sınırların dokunulmazlığı” ilkesini
burada kabul ederek SSCB’nin II. Dünya Savaşı sonrasındaki kazanımlarını resmen
tanımış oldular. Avrupa’da detant (yumuşama) ortamının çıkması, SSCB’nin Çin’e
karşı elini güçlendirdi.
II. Berlin Buhranı
(1958-1961) :
·
1958’de
Kruşçev Batılı devletlerin Berlin’den çıkması ve Berlin’in “serbest şehir”
olması gerektiğini ileri sürerek yeni bir kriz başlattı. Kruşçev’in asıl amacı
Batılı devletlerin Doğu Almanya’yı tanımasını sağlamaktı. Ayrıca Doğu
Berlin’den Batı Berlin’e olan yoğun miktarda kaçışlar, Doğu Almanya’da nitelikli
işgücü sıkıntısına sebep olduğu için Kruşçev’i huzursuz ediyordu.
·
Bu
kaçışları önlemek için 1961’de Berlin’de şehrin Doğu ve Batı bölümünü
birbirinden ayıran bir duvar inşa edildi. Yıkıldığı 1989’a dek Batı’da “Utanç
Duvarı” olarak anılan bu duvar; Berlin’in ve Almanya’nın bölünmüşlüğü ile
Doğu-Batı Blokları arasındaki düşmanlığın, Demir Perde’nin simgesi oldu.
Küba Buhranı (1962) :
·
“Küba
Füzeler Krizi” olarak da bilinir. Komünist Fidel Castro ve arkadaşları,Küba
diktatörü Batista’yı 1959’da devirerek komünist bir rejim kurmuşlardı. Bir ABD
casus uçağı 1962’de Küba’da Ruslar tarafından inşa edilmekte olan nükleer füze
tesislerini tespit etti. New York ve Chicago bu füzelerin menzilindeydi. Bunun
üzerine ABD Başkanı John F. Kennedy, füzelerin derhal sökülmesini isteyerek
Küba’yı denizden ablukaya aldı. Bu sırada bazı füze parçalarını taşıyan SSCB
gemileri Atlantik Okyanusu’nda Küba’ya doğru ilerliyordu.
·
Kennedy
ablukayı delmeye kalkarlarsa gemilerin batırılacağı-nı duyurdu. ABD ve SSCB
savaşmaya ilk defa bu kadar yaklaştılar. Bütün dünya nükleer bir savaş
teh-likesiyle karşı karşıyaydı. ABD’nin kararlılığını gören Kruşçev geri adım
attı. ABD’nin Küba’yı işgal etmemesi ve Türkiye’ye yerleştirilen Jüpiter
füzelerinin sökülmesi karşılığında Küba’daki füze rampalarının sökülmesini
kabul etti.
Küba Buhranı’nın sonuçları:
a-)
Çin, SSCB’yi devrimci davaya ihanetle suçladı, SSCB’ye karşı güvensizlik duyan
Küba Çin’e yanaştı.
b-)
Dünyanın nükleer felaketten kılpayı kurtulduğu 27 Ekim 1962 günü, nükleer
silahsızlanma çabala-rının ve Yumuşama Dönemi’nin başlangıcı oldu.
c-)
Türkiye iki süper güç arasında sıkışmış olduğunu ve güvenliğinin olmadığını
fark etti.
Vietnam-ABD Savaşı
(1964-1973) :
·
II.
D.S.’ndan sonra Ho Chi Minh, komünist Vietnam Demokratik Cumhuriyeti’ni kurduğunu
açıkladı. Bunu kabul etmeyen Fransa’nın 1946’daki saldırısı ile Çinhindi Savaşı
başladı. 1954’te Vietnam’ın ku-zeyinde Ho Chi Minh’in komünist Vietnam’ı,
güneyinde ise Batı yanlısı Güney Vietnam Cum. kuruldu.
·
Kuzey
Vietnam’ın Tonkin Körfezi’nde gemilerini batırdığını iddia eden ABD, 1964’te
Vietnam’a saldırdı. Kimyasal silah dahil her yolu deneyen 200 milyon nüfuslu
süper güç ABD, topyekün direnen 17 milyon nüfuslu Vietnam’a yenildi. (Film Önerisi: Günaydın Vietnam)
·
Televizyonun
verdiği savaş sahneleri ABD’de savaş karşıtı bir hareket doğurdu. Özellikle
1968 yılında ABD, savaş karşıtı öğrenci eylemleriyle sarsıldı.
·
ABD’yi
Vietnam batağından çıkarmak isteyen Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın çabalarıyla
“Nixon Doktrini” yayımlandı ve ABD 1973’te Vietnam’dan çekildi. Kuzey Vietnam
1975’te Güney Vietnam’a girerek ülkeyi birleştirdi.
·
Milyonlarca
Vietnamlının öldüğü ve Vietnam topraklarının harap olduğu bu savaş, II.
D.S.’ndan sonraki en büyük felaketti. ABD buradaki yenilgisiyle büyük bir
itibar kaybı yaşadı.
Nixon Doktrini (1969)
:
·
“Guam
Doktrini” olarak da bilinir. Pasifik Okyanusu’ndaki ABD üssü Guam Adası’nı
ziyaret eden ABD Başkanı Richard Nixon tarafından ortaya atılan doktrindir.
Buna göre ABD artık dünyanın neresinde olursa olsun doğrudan savaşa girmek
yerine müttefiklerine askerî ve ekono-mik destekle yetinecektir (Bir anlamda
“maşa politikası”dır). ABD’nin Vietnam’dan adım adım çıkmasını
kolaylaştırmıştır.
Keşmir Sorunu (1947)
:
·
Hindistan-Pakistan
sınırındaki Keşmir bölgesinin hakimiyeti nedeniyle dönem dönem iki devlet
arasında savaşa neden olan sorundur. Nüfusunun büyük kısmı Müslüman olan
Keşmir’in 1947’de Hindistan tarafından ilhakı, 1948’de Hindistan-Pakistan
Savaşı’na sebep oldu. BM’nin araya girmesiyle savaş durdu.
·
Önceleri
Bağlantısızlar Hareketi’ne katılan Hindistan zamanla SSCB’ye yaklaşırken
Pakistan Batı Bloku ile yakınlaştı. 1963’te Keşmir’de Hindularla Müslümanlar
arasında çatışmalar yaşanırken 1965’te Pakistan askerlerinin Keşmir’e
girmesiyle savaş tekrar başladı. İki ülke 1966’da Taşkent Deklarasyonu’nu
imzalayarak barıştı (Bugün halen Hindistan toprağıdır).
SSCB’nin Afganistan’ı
İşgali (1979) :
·
Stratejik
öneminden dolayı 19. yy’da İngiliz ve Ruslar arasın-da rekabet konusu olan
Afganistan, 1919’da bağımsız oldu. Sovyet yanlısı Babrak Karmal’ın yönetimi ele
geçirmesini Afgan halkı kabul etmeyince SSCB 1979’da Afganistan’ı işgal etti. 3
milyon Afgan, Pakistan’a iltica etti.
·
Uluslararası
arenada büyük tepki toplayan bu işgal, Yumuşama Dönemi’nin sona erdiği
endişesini doğurdu. ABD Senatosu, SSCB ile imzalanan SALT-II Antlaşması’nı
onaylamadı. Türkiye dahil birçok Batılı ülke 1980 Moskova Olimpiyatları’nı
boykot etti
·
Afgan
halkının direnişi SSCB’ye ABD’nin Vietnam’da yaşadığı hezimetin bir benzerini
yaşattı. SSCB, 1988 Cenevre Antlaşması ile Afganistan’dan çekildi. Bu
başarısızlık, Sovyet uydusu (yandaşı) birçok devlette ayrılık hareketlerini
tetikleyerek SSCB’nin dağılmasında etkili oldu.
SALT-I Antlaşması
(1972) : Moskova’da
ABD Başkanı Nixon ile SSCB lideri Brejnev arasında imzalandı. Konvansiyonel
silahların (füzesavarlar) sınırlandırılmasıyla ilgilidir.
SALT-II Antlaşması
(1979) : Viyana’da
ABD Başkanı Carter ile Brejnev arasında imzalandı. Uzun menzilli nükleer
silahların sınırlandırılmasıyla ilgilidir. SSCB Afganistan’ı işgal edince ABD
Senatosu bu antlaşmayı onaylamadı. Görüşmeler 1986’ya dek sürdü. ABD 1986’da bu
antlaşmadan çekildi. SALT I ve II Antlaşmaları, Yumuşama Dönemi’ndeki uzlaşma
arayışını yansıtan antlaşmalardır.
BAĞLANTISIZLAR
HAREKETİ :
·
Üçüncü
Dünya ülkeleri, bağımsızlıklarını kazandıktan sonra ekonomik kalkınma için
işbirliği yapmaları gerektiğini anladılar. Bu hareketin temel özelliği, ittifak
bloklarının (Doğu-Batı) dışında kalmayı tercih etmeleridir. Az gelişmiş ülkeler
olarak kendi aralarındaki ilişkilere önem verdiler.
·
Üçüncü
Dünya kavramı, kapitalist veya komünist bloka dahil olmayan az gelişmiş ülkeler
için kullanılır. Latin Amerika, ortadoğu, Güney ve Güneydoğu Asya ülkelerinin
çoğu bu harekete katıldı.
·
Bandung
Konferansı (1955) : “Asya-Afrika
Konferansı” da denir. Endonezya’nın Bandung şehrinde toplandı. Bağlantısızlık
Hareketi bu konferansla doğmuştur. Bağlantısızlığın temelindeki “barış içinde
bir arada yaşamanın 5 ilkesi” de burada ortaya atılmıştır: Bağımsızlık / Askerî
ittifaklara katılmamak / Kendi topraklarında başka devletlere ait askerî üs
açılmasına izin vermemek / Ulusal kurtuluş müca-delelerine destek vermek /
İkili ittifaklara girmemek
·
Bağlantısızlık
Hareketi’nin önde gelen 3 lideri: Jawaharlal Nehru (Hindistan), Tito
(Yugoslavya), Nasır (Mısır)… Komünist Yugoslavya bu harekete katılarak Soğuk
Savaş’ı şiddetle reddetmiştir.
·
Bağlantısızların
ilk örgütlü toplantısı 1961 Belgrad Konferansı’dır
·
Bağlantısızlar
nükleer silahsızlanmayı da savunur. Bağlantısız devletlerin bazıları liberal
demokratik devletler, bir kısmı ise otoriter sosyalist devletlerdir.
ARAP-İSRAİL SAVAŞLARI
1948 Arap-İsrail
Savaşı :
·
İsrail’in
bağımsızlığını ilan ettiği gün Mısır, Suriye, Irak, Ürdün ve Lübnan orduları
Filistin’e girdi
·
Yapılan
savaşta İsrail bu devletleri yendi. Sadece ateşkes antlaşması imzalandı (Bu
devletler İsrail’i resmî olarak tanımadıkları için).
·
ABD ve BM’nin İsrail yanlısı tutumları
nedeniyle bu savaştan sonra Araplar arasında SSCB’ye sempati artı. Sosyalist
nitelikli Arap milliyetçiliği güçlenmeye başladı.
1956 Arap-İsrail
Savaşı (Süveyş Krizi) :
·
Askerî
bir darbeyle yönetimi ele geçiren SSCB sempatizanı Mısırlı Cemal Abdünnasır,
1956’da İngiliz-Fransız şirketine ait Süveyş Kanalı’nı millileştirdiğini
duyurdu. Buna tepki duyan İngiltere ve Fransa havadan, İsrail ise karadan
Mısır’a saldırdı.
·
Duruma
öfkelenen ABD ve SSCB’nin uyarıları üzerine bu 3 ülke işgal ettikleri yerlerden
çekildi. Savaşta büyük kayıplar vermesine rağmen bu olayla Nasır’ın prestiji
arttı. Bu savaş Fransa ve İngiltere’ nin
eski gücünün kalmadığını, dünya liderliğini ABD ve SSCB’ye kaptırdıklarını
gösteren ilk olaydır.
1967 Arap-İsrail
Savaşı (6 Gün Savaşı) :
·
SSCB’nin
desteğini alan Mısır, Tiran Boğazı’nı İsrail’in geçişine kapatınca İsrail ani
bir saldırıyla savaşı başlattı. Mısır, Ürdün ve Suriye hava kuvvetlerini kısa
sürede saf dışı bırakan İsrail; bölgede bulunan ABD donanmasına ait 6. Filo’nun
da yardımıyla rakiplerini sadece 6 günde yenilgiye uğrattı
·
Bu
savaş, Arap-İsrail savaşlarının dönüm noktasıdır. Çünkü İsrail Suriye’den Golan
Tepeleri’ni, Mısır’dan Sina Yarımadası’nı, Filistinlilerden ise Batı Şeria,
Doğu Kudüs ve Gazze’yi ele geçirerek topraklarını 4 kat büyütmüştür. Nasır’ın
Arap dünyasındaki itibarı sarsılmıştır.
1973 Arap-İsrail
Savaşı (Yom Kippur Savaşı) :
·
1967’de
kaybettikleri toprakları geri almak isteyen Mısır ve Suriye ani bir saldırı
düzenledi.
·
ABD İsrail’i, SSCB Mısır ve Suriye’yi
destekledi. Araplar açısından başarılı bir savaştır. İsrail işgal ettiği bazı
yerlerden çekildi. Bunda Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri (OAPEC)’in petrol
fiyatlarını yükseltmesi (1973 Petrol Krizi) ve bunun üzerine Batılı devletlerin
araya girmesinin de etkisi vardır.
·
Yahudilerin kutsal ayı Yom Kippur’da yapıldığı
için bu adla da anılan bu savaştan sonra İsrail ve Mısır genelkurmay başkanları
ilk Arap-İsrail antlaşması olan 101. Kilometre Antlaşması’nı
imzaladı.
Camp David Antlaşması
(1979) : ABD’nin
arabuluculuğuyla Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ve İsrail Cumhurbaşkanı
Menahim Begin arasında Beyaz Saray’da imzalanan antlaşmadır (Böylelikle Mısır,
İsrail’i tanıyan ilk Arap ülkesi oldu). İsrail başta Sina Yarımadası olmak
üzere işgal ettiği Mısır toprakla-rından çekildi. Bu antlaşmaya tepki duyan 18
Arap ülkesi Mısır ile ilişkilerini kesti.
·
1956
Süveyş Krizi, Fransa ve İngiltere’nin Ortadoğu’daki otoritesini tamamen sona
erdirirken oluşan otorite boşluğundan faydalanan ABD ve SSCB’nin bu bölgede
üstünlüğü ele geçirmek istemesi, Soğuk Savaş’ı Ortadoğu’ya taşıdı. Ortadoğu
Soğuk Savaş’ın etkisine girdi. ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik ilk önemli adımı
Bağdat Paktı’nı kurdurmak ve Eisenhower Doktrini’dir.
Bağdat
Paktı (1955) : SSCB’nin
Ortadoğu’ya sızmasını önlemek için ABD’nin isteğiyle Türkiye ve Irak’ın kurduğu
savunma paktıdır. Aynı yıl İngiltere, Pakistan ve İran da pakta katıldı. Askerî
darbe yüzünden 1958’de Irak ayrılınca paktın ismi CENTO, merkezi Ankara olarak
değiştirildi. 1979 İran İslam Devrimi ve 1980’de başlayan İran-Irak Savaşı ile
anlamını yitiren pakt dağıldı.
Eisenhower
Doktrini (1957)
: ABD Başkanı Eisenhower Ortadoğu
ülkelerine Sovyet tehdidine karşılık askerî ve ekonomik yardım vaat etti. ABD
bu doktrinle Fransa ve İngiltere’nin Ortadoğu’da bıraktığı boşluğu doldurmak
için SSCB’nin karşısına dikiliyordu. Uzun süredir tarafsız olan Lübnan, bu
doktrini kabul eden ilk ülke oldu. Türkiye, İsrail ve Yunanistan bu doktrine
destek verirken SSCB etkisindeki Suriye, Mısır ve Ürdün reddetti.
1973
Petrol Krizi : Petrol
piyasası 1960’a kadar “Yedi Kız Kardeş” denen 7 Amerikan şirketinin
tekelin-deydi. 1960’ta Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı (OPEC)’ nın,
sonrasında da OAPEC’in kurulmasıyla petrol üreten ülkeler de söz sahibi olmaya
başladı. 1973’teki Arap-İsrail Savaşı sırasında OAPEC, petrol fiyatlarını
arttırarak İsrail ve Batı’ya ders vermek isteyince dünya çapında bir petrol
krizine neden oldu. Batı böyle bir durumla tekrar karşılaşmamak için enerji
çeşitliliğini arttırma, alternatif enerji kaynakları bulma yoluna gitti. Bu
krizden sonra doğal gaz ve nükleer enerjiye ağırlık verildi.1973 Petrol Krizi
Batılı gelişmiş sanayileri olumsuz etkilese de bir süre sonra durumu
dengelemenin yolunu buldular; Arap ülkelerine sattıkları teknoloji ve silahlara
zam yaptılar.
İran-Irak Savaşı
(1980-1988) :
·
İran’la
imzaladığı Cezayir Antlaşması (1975) ile Şatt’ül Arap ve Kürt meselesini
halleden Saddam yönetimindeki Irak, hızla silahlanmaya başladı. Irak’ın İran’a
saldırmasının nedenleri şunlardır:
a-) İran’da 1979’da yaşanan
İran İslam Devrimi’nin yarattığı kaos ortamından faydalanıp sınır sorunlarını
kendi lehine çözme hevesi
b-) İran’daki İslam Devrimi’nin
Arap dünyasına yayılmasını istememesi
c-) İran’ın Sünni Irak
yönetimine karşı Şii Iraklıları kışkırtması
d-) Saddam’ın Arap dünyasında
Camp David Ant. ile itibarı sarsılan Mısır’ın yerini doldurmak istemesi
Not: Saddam’ın 1980’deki ani
saldırısıyla Irak, İran içlerinde ilerledi. Bir süre sonra İran bu saldırıyı
püskürttü. Batılı ülkeler her iki tarafa da silah sattı. Saddam, Irak
Kürtlerinin ihanet ettiği gerekçesiyle 16 Mart 1988’de Halepçe kasabasına
kimyasal saldırı düzenledi, 5 bin insan hayatını kaybetti. Sonuç:
·
İki
ülke de yaklaşık birer buçuk milyon insanını kaybetti.
·
İki
ülke de ekonomik darboğaza girdi (Saddam’ın 1990 Kuveyt işgalinin sebebi
budur).
·
Müslüman
ülkeler arasındaki düşmanlık arttı, İsrail rahatladı.
İrangate Skandalı: İran İslam Devrimi’nden sonra
İran’a ambargo uygulayan ABD’nin İsrailli bir general aracılığıyla İran’a bu
savaş sırasında silah sattığı ortaya çıktı.
YUMUŞAMA DÖNEMİ’NDE
DÜNYADAKİ EKONOMİK, SOSYOKÜLTÜREL VE BİLİMSEL GELİŞMELER
·
Dünyada
tarımsal nüfus azalırken teknolojk gelişmeler sayesinde tarımsal üretim arttı
·
Tüketim
artışı nedeniyle bir ithracat patlaması yaşandı. Yaşam kalitesinin artması,
insanların daha önce lüks saydıkları şeyleri satın almasına, dolayısıyla
ithalatın da artmasına yol açtı. Uluslarası ticaretin artması, çok uluslu
şirketlerin tüm dünyaya yayılmasını beraberinde getirdi.
·
Televizyon
sayesinde reklam sektöründe patlama yaşandı, firmalar reklama ciddi paralar
harcandı
·
Rock’n
Roll 1960’larda kitleler üzerinde diğer müzik türlerine göre daha etkili oldu.
ABD’de Irçılık
Karşıtı Hareketler:
·
Irkçılık
karşıtı hareket, 1955’te Rosa Parks
isimli siyahî kadının Alabama’da belediye otobüsünde ye-rini beyazlara vermeyi reddetmesiyle
başladı (Siyahîlerin 1 yıl sürecek otobüs boykotu başladı).
·
Siyahî
papaz Martin Luther King, 1958’de ırkçılık karşıtı hareketin liderliğini
üstlendi.
·
Malcolm
X’in etkisiyle birçok siyahî ABD’li din değiştirerek Müslüman oldu.
·
Malcolm
X’in 1965’te, Martin Luther King’in 1968’de öldürülmesi büyük tepkilere yol
açtı.
·
Bu
hareket spor dünyasında da taraftar buldu. İslam’ı seçen Muhammed Ali Clay,
ırkçılık karşıtlığının en büyük simgesi oldu. “Siyah Eldivenler” adlı örgüte
mensup iki siyahî ABD’li atletin 1968 Meksika Olimpiyatları’nda madalya töreni
sırasında yaptıkları eylem büyük yankı uyandırdı.
68 Kuşağı:
·
1968’de
Paris’te bireysel özgürlük talebiyle başlayan ve tüm dünyaya yayılan öğrenci
protestolarına “68 Hareketi” denir. İstekler daha fazla özgürlük, adalet, temiz
çevre, sınıf ve cinsiyet eşitliğiydi. Her yerde kurulu düzeni tehdit eden sol
bir harekettir, birçok üniversite işgal edilmiştir. Vietnam Savaşı karşıtlığı,
olayların ABD’ye sıçramasını sağlamıştır. Hippilerin etkisi vardır
·
Türkiye’de
de görülen olaylarda antiemperyalist sol gençlik, ABD 6. Filosu’nun Türkiye
ziyaretini protesto etti. Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya
bizdeki 68 Kuşağı’nın önderleridir.
Prag Baharı:
·
Çekoslovakya
Komünist Partisi’nin başına geçen slovak kökenli Alexander Dubçek insan-cıl,
ılımlı, demokratik ve çok partili sosyalizmi kurmak istiyordu. Yugoslavya ve
Romanya da buna des-tek verdi. SSCB önderliğindeki Varşova Paktı ülkeleri
1968’de Çekoslovakya’yı ve Prag’ı işgal etti. Bu işgal dünya komünizmini böldü,
SSCB’in prestiji özellikle Bağlantısız ülkeler nezdinde azaldı. İşgalden sonra
SSCB, Brejnev Doktrini’ni ortaya attı.
Brejnev Doktrini :
·
Buna
göre sosyalist bir ülkedeki iç gelişmeler diğer sosyalist ülkeleri de
ilgilendirir ve onlara müdahale hakkı verir (Prag işgalinin
meşrulaştırılmasıdır). SSCB bu doktrini sosyalist ülkeler üzerindeki kontrolünü
arttırmak için ortaya attı ama tam tersi sonuç aldı; birçok sosyalist ülke
ertesi yıl Moskova’daki konferansı boykot ederken Moskova’dan bağımsız bir
“Avrupa Komünizmi” gelişti.
YUMUŞAMA DÖNEMİ TÜRK
DIŞ POLİTİKASI
·
1960-1980
arası Türk dış politikası, Kıbrıs Sorunu etrafında şekillenmiştir
Türkiye’nin ABD ve
SSCB ile İlişkileri :
·
1962
Küba Buhranı, Türkiye’de ABD’ye karşı güvensizlik yaratmış ve ABD karşıtlığını
arttırmıştır. Türkiye bu olayla tek taraflı dış politika izlemenin zararlarını
görmüş, sonraki yıllarda kendi ulusal çıkarlarını ön plânda tutmuştur.
Johnson
Mektubu (1964) :
·
ABD
Başkanı Lyndon Johnson tarafından Türkiye Başbakanı İsmet İnönü’ye yazılmış ve
Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini engellemiş kaba ve küçük düşürücü ifadeler
içeren bir uyarı mektubudur. ABD-Türkiye ilişkilerinde bir kırılma noktası
yaratmış buu mektup, NATO’nun Türkiye’nin güvenliğini ne kadar sağladığını
tartışmaya açmış, Türkiye’nin SSCB’ye yanaşmasına neden olmuştur.
·
Türkiye’nin
1974’te düzenlediği Kıbrıs Barış Harekatı, Türkiye’nin ABD ve SSCB ile
ilişkilerini olumsuz etkiledi. ABD Türkiye’ye ambargo uygularken Türkiye de
karşılık olarak İncirlik hariç ABD’nin tüm tesis ve üslerini kapattı (ABD
1978’de ambargoyu kaldırınca ilişkiler normalleşmeye başladı). Johnson
Mektubu’ndan sonra iyileşen Türk-Sovyet ilişkileri ise SSCB’nin 1970’lerde
Türkiye’deki sol örgütleri desteklemesi ve Kıbrıs Barış Harekatı yüzünden
tekrar bozulmuştur.
2-) TÜRK-YUNAN
İLİŞKİLERİ :
a-) Kıta
Sahanlığı Sorunu:
·
Kıta
sahanlığı, bir ülkenin topraklarının deniz altındaki uzantısıdır. Kıta
sahanlığı, ülkelerin denizler üzerindeki haklarının ve egemenliklerinin de en
önemli kıstasıdır.
·
1970’lerde iki ülke de Ege Denizi’nde petrol
aramak için bazı şirketlere ruhsat vermiştir. Yunanlar Türkiye’nin ruhsat verdiği
yerlerin Yunan toprakları olduğunu iddia ederken Türkiye de Anadolu’ya yakın
Yunan adalarının Anadolu’nun doğal bir uzantısı olduğunu, bu yüzden Türk kıta
sahanlığına dahil olduklarını iddia etmiştir.
·
1976’da Türkiye’ye ait Sismik-I araştırma
gemisinin Ege’ye açılması, iki ülkeyi savaş durumuna getirdi. Aynı yıl iki ülke
bu konuyla ilgili “Bern Deklarasyonu”nu
imzaladı. Buna göre kıta sahanlığıyla ilgili müzakereler gizli ve basına kapalı
yapılacak, müzakereler süresince iki ülke kıta sahanlığıyla ilgili bir adım
atmayacak ve birbirlerini küçük düşürecek tutumlardan kaçınacaklardı. Kıta
sahanlığı proble-mi bugün de devam etmektedir.
b-) FIR Hattı
Sorunu:
·
Flight
Information Region (Uçuş Bildirim Bölgesi), uçakların bu bölgelere girdiğinde
hangi makama bilgi vereceğiyle ilgili bir kavramdır. Havacılıkla ilgili
uluslararası bir kurum olan ICAO, Ege’de FIR so-rumluluğunu 1952’de
Yunanistan’a verdi.
·
Fakat
Türkiye 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Ege Denizi’ni kuzeyden güneye
kesen bir çizgi belirleyerek bu çizginin doğusuna geçen uçakların Türkiye’ye
bilgi vermesini şart koştu (Böylece ani bir hava baskını durumunda Türkiye +10
dk süre kazanacaktı).
·
Yunanistan
buna karşılık olarak Ege hava sahasını tüm uçuşlara kapatarak bölgeyi
“tehlikeli bölge” ilân etti (Bölge 1980’e kadar uçuşlara kapalı kaldı).
c-) Ege Adaları
ve Karasuları Sorunu :
·
Yunanistan
ve Türkiye’nin Ege’deki karasuları sınırı 6 mildir. Yunanistan 1970’lerde
karasuları sınırını 12 mile çıkarmak istedi. Fakat bu sınırı hesaplarken Yunan
anakarası yerine Türkiye’nin dibindeki adaları baz aldığı için sınır 12 mile
çıktığında Ege Denizi’nin % 70’i Yunan hakimiyetine giriyor, Ege tam bir Yunan
denizi oluyordu. Bu yüzden Türkiye böyle bir girişimi “casus belli (savaş
nedeni)” sayacağını ilân etti.
·
Adalarla
ilgili bir diğer sorun da Yunanistan’ın 1960’larda baş gösteren Kıbrıs
Sorunu’ndan dolayı Türkiye’ye yakın adaları silahlandırması oldu. Türkiye bunu
güvenliğine bir tehdit olarak kabul etti.
d-) Azınlıklar
Sorunu :
·
Her
iki ülke de birbirini azınlıkların haklarını ihlâl etmekle suçladı. Yunanistan
1968’de Hristiyan ol-mayanların devlet memuru olamayacağını ilân ederken Türkçe
yer isimlerini yasakladı, Türk okulları-nın tabelalarındaki Türkçe ifadeleri
kaldırttı. Batı Trakya’da yaşayan Türk azınlığa yönelik haksızlıklar, 1974
Kıbrıs Harekatı’ndan sonra alenen sürdürülen bir politikaya dönüştü.
e-) Kıbrıs
Meselesi :
·
II.
Dünya Savaşı’ndan sonra Türk dış politikasının temel sorunu ve en hassas
konusudur.
·
İngiltere’nin
1950’li yıllarda Kıbrıs’tan çekilmeye karar vermesiyle Kıbrıs Sorunu ilk kez
ortaya çıktı
·
Kıbrıslı
Rumlar adanın Yunanistan’a bağlanması (Enosis) için Türklere yönelik kanlı
eylemler başlattı.
Enosis : Kelime anlamı “ilhak”tır.
Megali İdea (Büyük Fikir-Bizans’ı diriltme) hedefi doğrultusunda Kıbrıs’ın
Yunanistan’a bağlanmasını ifade eder. 1791’den beri gündemde olan bir hedeftir.
EOKA : Enosis’i gerçekleştirmek
için Kıbrıslı Rumların 1955’te İngilizlere karşı kurduğu silahlı örgüttür. Kurucusu
Georgios Grivas’tır. Sonraki dönemlerde Kıbrıslı Türkleri de hedef aldılar
(1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile dağıldı)
·
Kıbrıslı
Türklerin EOKA’ya karşı kurduğu ilk direniş örgütü “Volkan”dır. 1958’de ise Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT)
kuruldu.
·
Türkiye ve Yunanistan 1959’da Zürih ve Londra
Antlaşmalarını imzalayarak Kıbrıs’ta iki toplumlu bağımsız bir yapıyı kabul
ettiler. 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı Başpiskopos
Makarios, yardımcısı ise Dr. Fazıl Küçük oldu
Akritas
Planı (1963) : Hükümette çoğunlukta olan Kıbrıslı Rumların
Türkleri yönetimde zayıflatarak adayı Yunanistan’a bağlama ve Türklerin adadan
atılması planıdır. Bu plan doğrultusunda Makarios, anayasa’da değişiklikler yapmak
istedi. Ancak Kıbrıslı Rumlar haklarının kısıtlandığını ileri sürerek itiraz
etti. Bunun üzerine Kıbrıslı Rumlar 24 Aralık 1963’te “Kanlı Noel” denen
olaylarda 24 Türk’ü kat-letti. Türkiye adaya harekat yapmayı düşünürken
İnönü’ye gelen tehdit içerikli “Johnson Mektubu” ile bu plândan vazgeçti.
·
1967’de
Yunanistan’da askerî cunta yönetimi ele geçirdi. Kıbrıs Türkleri aynı yıl
başkanlığını Fazıl Küçük’ün, yardımcılığını Rauf Denktaş’ın yaptığı “Kıbrıs
Geçici Türk Yönetimi”ni ilân etti
·
EOKA,
1974’te Nikos Sampson önderliğinde bir darbeyle Makarios’u devirerek
yönetimi ele geçirdi ve Kıbrıs Elen (Yunan) Cumhuriyeti’ni kurdu. Bu durum
adanın fiilen Yunanistan ile birleşmesi ve Enosis’in gerçekleşmesi anlamına
geliyordu. Türkiye 20 Temmuz 1974’te I. Kıbrıs Barış Harekatı’nı, 14 Ağustos
1974’te de II. Kıbrıs Barış Harekatı’nı düzenleyerek adaya asker çıkardı.
Kıbrıs fiilen ikiye bölündü. Yunanistan’daki cunta yönetimi devrildi, ülkeye
demokrasi geri geldi
·
Kıbrıs
Barış Harekatı’na ABD ve SSCB büyük tepki gösterdi. ABD, Türkiye’ye ambargo
uyguladı (1978’e kadar). Yunanistan ise protesto olarak NATO’nun askerî
kanadından çekildi, Türkiye’ye yakın olan Ege adalarını silahlandırmaya
başladı. Türkiye ise merkezi İzmir olan 4. bir ordu (Ege Or.) kurdu.
·
BM
1983’te Kıbrıs Rumlarını Kıbrıs Hükümeti olarak tanıyınca Türk tarafı da aynı
yıl Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’ni kurdu. Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaş oldu. Fakat bugün bile KKTC’yi bütün dünyada tanıyan tek ülke
Türkiye’dir.
YUMUŞAMA DÖNEMİ’NDE TÜRKİYE’DEKİ
İÇ GELİŞMELER
1971 Askerî Muhtırası :
·
Ordu
komutanlarından bazıları ülkedeki kaos ortamından hükümeti sorumlu tutarak
TBMM’ye muhtıra (uyarı) verdi. Başbakan Süleyman Demirel hükümetine görevden el
çektirildi. Bunun yerine Nihat Erim hükümeti kuruldu (Bir süre sonra da Ferit
Melen hükümeti). Muhtıranın sebepleri:
a-) Siyasî kaosa üniversite
olaylarında artan şiddetin eklenmesi
b-) 1961 Anayasası’nın
meşruluğunun tartışılması
c-) Dünyadaki gençlik
hareketlerinin Türkiye’de daha sert geçmesi
·
Muhtıra
şiddet olaylarına engel olamadı. Mahir Çayan’ın liderliğinde bir grup, Deniz
Gezmiş ve iki arkadaşının idam edilmemesi için İsrail’in Ankara büyükelçisi
Efraim Elrom’u kaçırarak öldürdü (1971). Bir yıl sonra Çayan ve arkadaşları
Kızıldere’de öldürüldü (Kızıldere Olayı-30 Mart 1972)
·
1970’ler
Türkiye’sine anarşi, siyasî kaos ve sokak çatışmaları damga vurdu. Sivas, Maraş ve Çorum’da mezhepçi katliamlar
yaşandı. 1971 Muhtırası ile 1980 Darbesi arasında 9 koalisyon hükümeti kuruldu.
Darbeyle başlayan dönem, yine darbeyle sona erdi.
1980 Darbesi :
·
Kenan
Evren liderliğindeki bir grup subay artan şiddet olaylarını bahane göstererek
12 Eylül 1980’de yönetime el koydu. Kenan Evren cumhurbaşkanı, Bülent Ulusu
başbakan oldu.
·
Halen
yürürlükte olan 1982 Anayasası kabul edildi.
·
1950’lerden
beri dünyada önemli bir kitle iletişim aracı olan televizyon, 1968’de TRT’nin
yayın hayatına başlamasıyla Türkiye’de de kullanılmaya başladı. İlk uzun süreli
canlı yayın 1971 Akdeniz Olimpiyatları’nda yapıldı. 1984’te ise renkli
televizyon yayınına geçildi.
1970’ler :
·
Yılmaz
Güney yaptığı politik filmlerle Türkiye sinemasına damga vurdu
·
Edebiyatta
öne çıkanlar: Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, Erdal Öz, Adalet Ağaoğlu ve Oğuz Atay
·
Başını
Barış Manço ve Moğollar’ın çektiği “Anadolu Pop” denilen müzik türü
popülerleşti. 1975’te Eurovizyon Şarkı Yarışması’na ilk kez katılan Türkiye’yi
Semiha Yankı temsil etti. Sezen Aksu, Nilüfer, İlhan İrem, Selda Bağcan, Cem
Karaca, Neşet Ertaş ve Aşık Mahzunî Şerif dönemin diğer önemli sanat-çılarıdır.
Köyden kente göç eden yoksul kesimler ise “Arabesk” denen müziği tercih
ediyordu.
1980’ler
:
·
1980
Darbesi ile kapatılan siyasî partiler 1983’te açılmaya başladı. 1983’te Turgut
Özal liderliğindeki Anavatan Partisi’nin seçimleri kazanmasıyla siyasî ortam
yumuşamaya başladı. Uzun süre sonra ilk kez bir parti tek başına iktidar oldu.
1987’de ise eski siyasetçilerin siyaset yasağı kaldırıldı.
·
Özal devletçi ekonomi politikalarını ve karma
ekonomiyi tamamen terk ederek liberal politikalar izledi, ekonomik büyümeye
ağırlık verdi, Türkiye’yi gelişmekte olan kapitalist pazar ekonomisine dahil
etti. Ticaretin serbestleştirilmesi ve kamu kurumlarının özelleştirilmesi
yolunda adımlar atıldı. Ülkeye yabancı sermayenin girişine izin vererek
özelleştirmeyi resmî politika haline getirdi.
24 Ocak
Kararları: Başbakan
Süleyman Demirel’in müsteşarlığa getirdiği Turgut Özal’ın hazırladığı yapısal
dönüşümleri içeren ekonomik programdır. Türkiye’de yeni bir dönem başlatarak
ülkeyi küresel ekonomik sisteme dahil etmiştir. 24 Ocak 1980’de ilân edildi
(Darbeden önceki bir tarihtir).