6. ÜNİTE TÜRKLERDE SANAT
İLK TÜRK DEVLETLERİNDE SANAT
İLK TÜRK DEVLETLERİNDE YAŞAM BİÇİMİNİN SANATA ETKİSİ
İlk Türk devletlerinin konargöçer yaşam tarzı, Türklerin
kendilerine has bir sanat anlayışının ortaya çıkmasını ve bu doğrultuda eserler
vermesini sağlamıştır. Konargöçer hayat şartlarına uygun olarak hayvancılık
temel geçim kaynağı olduğu için, ilk Türklerin sanat anlayışında hayvan üslubu
denilen süsleme sanatı belirgin olarak işlenmiştir.
İlk Türk toplumlarının inancında hayvanlara farklı anlamlar
yüklenmiş, aslan ve kartal güç ve kudreti, kurt özgürlüğü, kaplumbağa ise
ebediyeti sembolize etmiştir.
İlk Türk devletlerinde kent geleneği mimarisi kağanların otağı
veya sarayları merkez alınarak gelişmiştir.
Hunlara ait kurganlar (mezarlar), dönemin sanat anlayışına dair
önemli bilgiler sunmaktadır. Türkler ölülerine büyük saygı gösterdikleri ve
öteki yaşama inandıkları için ölen kişinin hayattayken kullandığı at koşumları,
silahları vb. eşyaları da kurgana konulmuştur.
Eşyaların kurgana konması geleneği, Türklerde ahiret inancının
olduğunu göstermektedir. İlk Türklerde ortaya çıkmış olan önemli kurganlardan
bazıları; Pazırık Kurganları, Noin Ula Kurganı, Esik Kurganı, Kudırge Kurganı,
Gök-Bulak Kurganı ve Tuyahta Kurganı’dır.
Esik Kurganı’nda ortaya çıkan Altın Elbiseli Adam buluntusu,
Türklerin sanattaki inceliğine güzel bir örnektir.
HUNLARDA SANAT
Konargöçer yaşam tarzının vazgeçilmez unsurlarından biri de çadırlardır. Hunlarda demircilik,
dokumacılık ve deri işleme sanatı da oldukça gelişmiştir.
Hun kurganlarından çıkan önemli eserler arasında deri malzemeden
yapılan eşyalar da yer almıştır.
KÖK TÜRKLERDE SANAT
Hunlarda olduğu gibi Kök Türklerde de maden işçiliği ve
dokumacılık oldukça gelişmiştir. Türklerde demircilik sanatında kullanılan
madenler, yönlerle ilişkilendirilmiştir. Demir, siyah renginden dolayı kuzeyi;
bakır kızıl renginden dolayı güneyi işaret etmiştir.
Kül Tigin, Bilge Kağan ve Vezir Tonyukuk adına dikilen heykeller
ise Kök Türk heykellerinin en güzel örnekleridir.
UYGURLARDA SANAT
Uygur Türkleri yerleşik medeniyetin en önemli sanat örneklerini
vermiştir. Uygurlar, Budizm ve Manihaizm dinleri ile tanıştıktan sonra,
özellikle tapınak mimarisinde önemli gelişmeler göstermiştir. Uygur şehirlerindeki pek çok saray, tapınak
ve ev kerpiç kullanılarak yapılmış, Haço’daki saray kalıntısında ise taş
malzemeler kullanılmıştır.
Minyatür sanatı, Uygurlarda Mani dininin etkisiyle gelişmiştir. Uygurlarda
heykel sanatının temeli Kök Türklerdeki balballara dayanmaktadır.
Uygurlarda resmî çalgılara kövrük denilirdi.
TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE SANAT
İSLAMİYET’İN İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE SANATA ETKİSİ
Müslümanlar mimari, musiki, minyatür ve hat gibi sanat dallarında
muhteşem eserler ortaya koymuşlardır. İslamiyet kabul edilince Türk
devletlerinde resim ve heykel sanatları rağbet görmemiştir. Güzel yazı yazma
sanatı olan hat sanatı da bu dönemde yaygınlaşmıştır.
Camilerin yanında medrese, tekke ve zaviyeler ile ribat ve
kervansaraylar da İslam düşünce ve yaşam tarzının sonucunda ortaya çıkmıştır.
Türk İslam mimarisinin önemli yapılarından birisi de minarelerdi.
İlk Türk devletlerindeki anıtmezar geleneği, İslami dönemde türbe
ve kümbet yapımıyla devam etmiştir.
KARAHANLILAR DÖNEMİ’NDE SANAT
Karahanlılar Dönemi’nde Türk kültürü ile İslam kültürü
kaynaştırılmış ve Türk İslam mimarisinin ilk örnekleri bu dönemde verilmiştir.
İlk kervansaray mimarisi bu dönemde görülür.
Karahanlılar Dönemi’nden kalan en eski mimari eser Arap Ata
Türbesi’dir.
BÜYÜK SELÇUKLULAR DÖNEMİ’NDE SANAT
Orta Asya’dan gelerek Horasan’a yerleşen Oğuzların kurduğu Büyük
Selçuklu Devleti kısa sürede büyüyerek İran, Azerbaycan, Anadolu, Suriye ve
Mezopotamya’ya hâkim olmuş ve bu bölgelerde önemli mimari yapılar inşa
etmişlerdir.
Minyatür sanatı, Büyük Selçuklular Dönemi’nde gelişme
göstermiştir. İlk minyatür okulu Bağdat’ta Selçuklular tarafından açılmıştır.
TÜRKİYE SELÇUKLULARI DÖNEMİ’NDE SANAT
1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’nun fethedilmesinde
önemli rol oynayan Türkmen komutanlar, ele geçirdikleri bölgelerde beylikler
kurarak imar faaliyetlerine başlamıştır.
Konya, Türkiye Selçuklu sanatının merkezi olmuştur. Türkiye
Selçukluları Anadolu’ya geldikten sonra yapı malzemesi olarak tuğla yerine taş
kullanmaya başlamıştır.
Bu dönemin dikkat çeken yapıları arasında Divriği Ulu Cami ve
şifahanesi yer alır. Divriği Ulu Cami, Unesco tarafından dünya miras listesine
alınan ilk kültürel yapımızdır.
Diğer önemli mimari yapılar; Konya Karatay Medresesi, İnce
Minareli Medrese, Kırşehir Caca Bey Medresesi, Sivas Gök Medrese ve Erzurum
Çifte Minareli Medrese’dir.
Anadolu’da ticari hayatının gelişmesinde önemli bir yere sahip
olan kervansaraylar, Türkiye Selçukluları mimarisinin en önemli yapıları arasında
yer alır.
Türkiye Selçuklular zamanındaki Amasyalı Yakut, ilk Türk hattatı
olarak kabul edilir.
TEZHİP SANATI: Kur’an-ı Kerim ve değerli el yazması kitaplar ile levha ve
tuğraları süsleme sanatıdır. Tezhip sanatı ile uğraşanlara müzehhib denilmektedir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE SANAT
OSMANLI SANATININ ÖZGÜN ÖZELLİKLERİ
Osmanlı Devleti’nin sanat anlayışında ilk Türk devletleri ile Türk
İslam devletlerinin izleri görülmektedir.
Osmanlı Devleti, hüküm sürdüğü coğrafyadan etkilenmesi sonucu
mimaride üst kubbeyle örtülü kare birimini uygulamaya başlamıştır.
Osmanlı sanat anlayışı Üslup yönünden de Erken Dönem, Klasik Dönem
ve Geç Dönem Osmanlı Sanatı olmak üzere üç döneme ayrılmıştır. Osmanlı
sanatında mimarinin yanında çinî, seramik, halı, minyatür, hat, ebru, ahşap
işçiliği ve maden işlemeciliği sanatları da önemli bir yere sahiptir.
Osmanlı Klasik dönem sanat anlayışı Fatih Sultan Mehmet ve II.
Bayezid dönemlerinde ortaya çıkmış, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III.
Murat dönemlerinde en gelişmiş biçimine ulaşmıştır.
Mimar Sinan, Süleymaniye Camisi’nin hem plan hem de hacimsel
bütünlük açısından Ayasofya’yı geçtiğini ifade etmiştir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DİNÎ MİMARİ
İZNİK YEŞİL CAMİ:
Erken dönem Osmanlı mimarisinin en önemli yapılarından birisi olan
İznik Yeşil Cami, Çandarlı Halil Paşa tarafından 1378 yılında Musa oğlu Hacı’ya
yaptırılmıştır.
BURSA ULU CAMİ:
Yıldırım Bayezid Dönemi’nde 1399-1400 yılları arasında
tamamlanmıştır. Mimarı kesin olarak bilinmemekle beraber, Ali Necar ya da Hacı
İvac Paşa tarafından inşa edildiği tahmin edilmektedir.
SÜLEYMANİYE CAMİSİ:
Mimar Sinan’ın; Kanuni Sultan Süleyman için yaptığı kalfalık
dönemi eseridir.
Mimar Sinan, 1489-1588 yılları arasında 99 yıl yaşamış büyük bir
yapı ustasıdır.
II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim
ve III. Murat da dâhil olmak üzere beş padişah dönemi görmüştür.
Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murat dönemlerinde
BAŞMİMAR olarak görev almıştır.
II. Beyazıt döneminde dünyaya gelen Mimar Sinan, III. Murat
döneminde hayatını kaybetmiştir.
Mimar Sinan’ın çıraklık eseri olarak gördüğü mimari yapı Şehzade
Cami’dir. Kalfalık eseri olarak gördüğü mimari yapı Süleymaniye Cami’dir.
Ustalık eseri olarak gördüğü Selimiye camidir.
SELİMİYE CAMİSİ:
Mimar Sinan’ın; “ustalık eserim” dediği bu cami, 1568-1575 yılları
arasında II. Selim adına yapılmıştır. Mimar Sinan’ın ölümünden hemen sonra Mimar
Sinan’ın kalfası olan Davut Ağa başmimar olmuştur.
SULTAN AHMET CAMİSİ:
Bu camiyi Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa, 1609-1616 yılları arasında I.
Ahmet adına inşa etmiştir. Caminin mimarı
Sedefkâr Mehmet Ağa 1570-1589 yılları arasında Mimar Sinan’ın yanında öğrenci
olarak yetişmiş, 1606 yılında da mimarbaşı olmuştur. En önemli eseri Sultan
Ahmet Camisi’dir. Bu cami Avrupalılar tarafından Mavi Cami olarak da bilinmektedir.
Garabet Amira Balyan, 1800-1866 yılları arasında yaşayan Ermeni
asıllı bir mimardır ve I. Abdülmecit’in mimarları arasında yer alır. En önemli
eseri, İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’dır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE SİVİL MİMARİ
Osmanlı sivil mimarisinde ev, mektep, medrese, dârüşşifa,
kütüphane, hamam, imaret, çeşme, köprü ve külliyeler gibi yapılar vardı.
OSMANLI DÖNEMİ’NDE GÜZEL SANATLAR MÜZİK
Osmanlı’da müzik; klasik müzik, halk müziği ve tasavvuf müziği
olmak üzere üç kısma ayrılmış, halk müziği diğer müziklere göre daha yaygın
olarak kullanılmıştır.
Hoca Abdülkadir Meragi ve Dr. Subhi Ezgi, Osmanlı Dönemi’nin en
önemli musiki âlimleri arasında yer almıştır. Osmanlı bestekârları arasında ise
Mustafa Itri Efendi, III. Selim, Tamburî Osman Bey ve Hacı Arif Bey gibi önemli
isimler bulunmaktadır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE MİNYATÜR, YAZI (HAT) VE RESİM
Osmanlı Devleti’nde minyatür sanatı önemli bir yere sahipti.
Osmanlılarda ilk minyatür örnekleri Amasya ve Edirne’de ortaya çıkmış ve 16.
yüzyılın ikinci yarısında en verimli dönemlerini yaşamıştır.
Matrakçı Nasuh ve Levni, Osmanlı minyatürünün en önemli isimleri
arasında yer almıştır.
Osmanlı hat sanatının kurucusu olarak kabul edilen Amasyalı Şeyh
Hamdullah, güzel yazı yazma sanatında Klasik Dönem’in öncüsü olmuştur.
Ahmed Şemseddin Karahisarî ve Hafız Osman ise hat sanatını zirveye
taşıyan isimler olarak tarihe geçmişlerdir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE RESİM SANATI
19. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devletinde önem kazanan resim sanatının önemli
temsilcileri Şeker Ahmet Paşa (1841-1906), Osman Hamdi Bey (1842-1910) ve
İbrahim Çallı’dır (1882-1960).
Sanayi-i Nefise Mektebi’nin kurulmasında önemli görevler üstlenen
Osman Hamdi Bey, resimlerinde daha çok Doğulu insan figürlerini işlemiştir.
Kur’an Okuyan Adam, Kaplumbağa Terbiyecisi ve Silah Taciri Osman
Hamdi Bey’in önemli çalışmaları arasında yer alır.
19. yüzyılın önemli ressamlarından biri de İbrahim Çallı’dır.
İbrahim Çallı, portre ve manzara resimleri ile tarihî olayları konu alan
tablolar çizmiştir. Mor Salkımlar, Manolyalar, Mevleviler ve Gül Koklayan
Kadın, İbrahim Çallı’nın önemli eserleri arasında yer almaktadır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE EDEBİYAT
Osmanlılarda Edebiyat; Divan Edebiyatı, Halk Edebiyatı ve Tasavvuf
Edebiyatı olmak üzere üç kısma ayrılır.
Yüksek Zümre Edebiyatı olarak da bilinen Divan edebiyatının ilk
temsilcisi Hoca Dehhâni’dir.
Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan ve Dadaloğlu gibi şairler Halk
Edebiyatının öne çıkan halk ozanlarıdır.
Osmanlı’da Tasavvuf Edebiyatının en önemli temsilcileri arasında Yunus
Emre ve Mevlana olarak gösterilebilir.
OSMANLI VE BATI SANATI’NIN ETKİLEŞİMİ
Lale Devri (1718-1730) Osmanlı’nın Avrupa’ya açıldığı ve
Batılılaşma Hareketi’nin başladığı dönemdir. Lale Devrinde Mimari, süsleme ve
diğer sanat dalları ile özel yaşam tarzında Fransızların taklit edilmiş ve İstanbul,
Selanik, İzmir, Kahire ve Beyrut gibi şehirler Batılılaşmanın merkezi hâline
gelmiştir.
Mozart, Türk müziğinden etkilenerek Saraydan Kız Kaçırma adlı
eserini bestelemiştir.
Ünlü besteci Beethoven (Bethofın), 1811 yılında mehter marşından
etkilenerek bir Türk marşı yazmıştır.
Mızıka-i Hümâyun (Askerî Mızıka Okulu) İtalyan müzisyen
Donizetti’ye (Donicetti) kurdurulmuş, Batı müziği Abdülaziz Dönemi’nden sonra
saray ve çevresinde kendisini hissettirmeye başlamıştır.
Osmanlılara ait III. Ahmet Çeşmesi ve Nevşehirli İbrahim Paşa
Külliyesi Lale Devri’nde Batı’nın etkisinde yapılan mimari yapılardır.
Batıdan etkilenen Mimar Numan Kemaleddin Bey; Kamer Hatun
Camisi’ni (İstanbul) ve Gazi Eğitim Enstitüsü’nü (Ankara) Neo-klasik anlayışla
yapmıştır.
CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE SANAT
CUMHURİYET DÖNEMİ SANAT ANLAYIŞI
Cumhuriyet ilan edilirken yeni devletin sanat anlayışının Batı
uygarlığına ve Türk millî kültürüne uygun olmasına dikkat edilmiştir.
MİMARİ
Cumhuriyet Dönemi Türk mimarlığı, kültürel geçmişi olan İslam
mimarisinin yanında Batı mimarisinin de etkisinde gelişmiştir.
Mimar Kemalettin ve Vedat Tek’in yaptığı eserler Avrupa’dan izler
taşır.
Emin Onat ve Orhan Arda tarafından Projesi çizilen Anıtkabir,
1944-1953 yılları arasında inşa edilmiştir.
HEYKEL
Osmanlı Devleti’nde Sanayi-i Nefise Mektebi’nin 1882 yılında
kurulmasıyla birlikte heykel sanatında birtakım gelişmeler olmuş ancak bu sanat
yeteri kadar topluma ulaşıp yaygınlaşamamıştır. Cumhuriyet Dönemi’nde
heykeltıraşlığa da diğer sanat dallarında olduğu gibi önem verilmiş, özellikle
1930’lu yıllarda heykeltıraş sayısında kayda değer bir artış olmuştur.
1926’da İstanbul Sarayburnu Parkı’na dikilen Atatürk anıt heykeli Avusturyalı
heykeltıraş Heinrich Krippel (Haynrik Kıripıl) tarafından yapılmıştır.
1929 yılında Nijat Sirel tarafından yapılan İzmit Atatürk Heykeli,
Cumhuriyet Dönemi’nde bir Türk sanatçısı tarafından yapılan ilk anıt heykeldir.
MÜZİK
Atatürk’ün öncülük ettiği yenileşme hareketleri sonucunda
Ankara’da Musiki Muallim Mektebi açılmış, II. Mahmut Dönemi’nde açılan Mızıka-yı
Hümâyun, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na dönüştürülmüştür.
1926 yılında Darü’l-elhan (müzik okulu), Konservatuar adını almış,
Ankara Devlet Konservatuarı ve İstanbul Belediye Konservatuarı kurulmuştur.
Atatürk’e göre bir millet ancak kendi kültürel değerleri ve tarihî
mirasıyla medeniyetler arasındaki yerini alabilirdi.