2. ÜNİTE:
DEĞİŞİM ÇAĞINDA AVRUPA VE
OSMANLI
AVRUPA’DA DEĞİŞİM ÇAĞI
1500’li yılların başlarına kadar Avrupa’da siyasi, sosyal ve
ekonomik alanlarda Katolik Kilisesi Orta Çağ Avrupası’nı şekillendirmiştir.
Zenginleşerek güç kazanan, Eğitimi ve öğretimi kontrolü altında tutan Papalık
(Kilise) kendi öğretilerine karşı çıkanları Engizisyon mahkemelerinde
yargılamıştır.
ORTAÇAĞ:
Roma İmparatorluğunun 395’te ikiye ayrılmasından başlayıp,
İstanbul’un Fethine (1453) kadar geçen 1100 yıllık döneme Ortaçağ adı
verilmiştir. Tarihi Devirlerden biri olan Ortaçağ, Avrupalılar için karanlık
çağ iken, İslam Dünyası için ise Aydınlık dönemdir; çünkü İslam dünyası bu
dönemde en parlak dönemini yaşamıştır.
Ortaçağ Avrupa’da, Papalık (Kilise) kendi menfaatlerine göre
dini yorumlamış, kiliseye karşı fikir öne sürenleri dinden çıkarmış (Aforoz) ya
da çeşitli cezalar vermiştir. Kilisenin bu dönemde kontrolü elinde tutmasından
kaynaklı olarak insanlar kendilerine öğretilenleri doğru varsaymış ve
sorgulamaya ihtiyaç duymamıştır. Bu sebeple Avrupa kıtası geri kalmış ve
karanlık çağını yaşamıştır.
RÖNESANS
Kelime olarak “Yeniden doğuş” anlamına gelir. Rönesans,
1400’lü yılların sonunda İtalya’da ortaya çıkmıştır. Rönesans Hareketiyle
İtalya’da başlayan bilim, kültür, sanat ve edebiyat alanındaki gelişmeler
zamanla Avrupa’ya yayılmıştır.
Rönesans’ın etkisiyle Avrupa’da akıl, deney ve gözlem önem
kazanmaya başlamış, kilisenin savunduğu ve hurafe (batıl) fikirler giderek
önemini kaybetmeye başlamıştır.
Rönesans Hareketleriyle birlikte halk aydınlanmaya, aklını
kullanmaya ve sorgulamaya başlamıştır. Bu Bilinçlenme ve özgür düşünme Reform
Hareketlerine zemin hazırlamıştır.
REFORM
Reform Hareketi; 1500’lü yıllarda Katolik Kilisesine bağlı
bir kısım din adamının kiliseye karşı yapmış olduğu dinsel bir başkaldırıdır.
Reform hareketinin amacı Katolik Kilisesindeki bozulmaları düzeltmek, Din
adamlarının kendi menfaatlerine göre dini yönlendirmelerinin önüne geçmektir.
Martin Luther öncülüğünde ilk olarak Almanya’da başlamış,
daha sonra Fransa, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde etkili olmuştur.
Rönesans Hareketleriyle birlikte özgür düşüncenin halk
arasında yayılması ve Matbaa aracılığıyla yeni fikirlerin geniş halk
kitlelerine ulaşması Reform hareketlerinin ortaya çıkmasına zemin
hazırlamıştır.
Reform Hareketleriyle birlikte Din adamlarının -
Kilisenin nasıl yozlaştığı ve Din adamlarının Kiliseyi kendi menfaatlerine göre
nasıl kullandıkları ortaya çıkmıştır. Böylelikle kilisenin devlet ve toplum
hayatındaki etkisi ve itibarı azalmış, Avrupa’da laik (Seküler) bir yönetim
ortaya çıkmıştır.
Reform Hareketleri sonucu; Almanya’da Martin Luther
taraftarlarının oluşturduğu ‘’Protestanlık’’, Fransa’da ‘’Kalvenizm’’,
İngiltere’de ‘’Anglikanizm’’ mezhepleri ortaya çıkmıştır.
BİLİM DEVRİMİ (RASYONALİZM)
Rasyonalizm (akılcılık); insan aklının her türlü rehberliği
yapacak güçte olduğunu ve başka hiçbir kaynağa gerek olmadığını dile getiren
bir felsefe akımdır. Rönesans Hareketinin ortaya çıkmasında bu felsefi görüş
etkili olmuştur.
Rasyonalistlere göre; aklın işleyişini engelleyen dış
faktörler olmadığı takdirde doğru düşünmeyi sağlayacak tek kaynak akıldır.
İstanbul’un Fethiyle başlayan Yeniçağ, Akıl Çağı olarak da adlandırılmıştır.
Akıl Çağı’nda Avrupa’da Bilim Devrimi gerçekleştiren bilim
insanları; İtalyan Galileo (Galile), Alman Kepler (Keplır), İtalyan Copernicus
(Kopernik) ve İngiliz Newton (Nivtın)
AKIL ÇAĞI (YENİÇAĞ):
Rönesans ve Reform hareketleri sonucunda Avrupa’da kilise
öğretilerinin yerini önemli düşünürlerin fikirleri almıştır. İnsanlar aklını
kullanmaya, bilgileri sorgulamaya ve eleştirme başlamıştır.
Bu dönemde barutun ateşli silahlarda kullanılmasıyla
Avrupa’da egemen olan derebeylerin (Feodal beylerin) yerini krallar almıştır.
Derebeylik (Feodalite), Eski Türkiye’deki Ağalık sistemine benzetilebilir.
17. VE 18. YÜZYILLARDA AVRUPA DÜŞÜNÜRLERİ
Akıl Çağından sonra 1600-1700’lerde Avrupa’da Aydınlanma
düşüncesi yayılmaya başlamıştır. 1700’lü yılların ortasında İngiltere’de Sanayi
Devrimi ortaya çıkmış ve 1789’da Fransa’da ortaya çıkan Fransız İhtilaliyle
özgürlük düşüncesi tüm Avrupa’ya yayılmıştır.
KOPERNİK: Dünya’nın
Güneş’in etrafında döndüğünü ispatlamıştır.
MAKYAVEL: Aydınlanma
Dönemi’nde devlet yönetimi konusunda düşünceler ileri süren İtalyan bilim
insanıdır. İtalya’da siyasi birliğin ancak güçlü bir hükümdarla sağlanabileceği
fikrini ortaya atmıştır. ‘’Amaca ulaşmak için izlenecek her yol uygundur.’’
Sözü kendisine aittir.
THOMAS MORE: İngiliz devlet adamı, filozof ve Rönesans
dönemi yazar. “Ütopya” adlı eserini kaleme almıştır. Eserinde özel mülkiyetin
bulunmadığı bir devleti hayal eden ve anlatan More, İngiltere’deki toplum
düzenini ve adalet sistemini eleştirmiştir.
İMANUEL KANT: Alman Felsefesinin kurucularından olan Alman
Filozof Kant, 1734-1804 yılları arsında yaşamıştır. Kant’a göre; Ön
yargılarından, dinsel inançlarından ve skolastik düşünceden kurtulan insan,
aklını kullanarak yeni bir toplum inşa etme sürecine girmiş demektir.
JAN JAK RUSSO: Halkın iktidarını, her alanda eşitliğini ve
mutlak demokrasiyi savunan İsviçreli (Cenevre) yazar ve düşünürdür. Rousseau’ya
göre; toplumun bir araya gelerek düzen içinde yaşaması için bir “sözleşme”
oluşturacağını böylece devletin halkın egemenliği ile yükseldiğinde meşru
olacağını ifade eder.
VOLTAİRE: Fransız Devrimine ve Aydınlanma hareketine
büyük katkısı olan Fransız yazar ve düşünür.
MONTESQUIEU: Fransız Devrimine ve Aydınlanma hareketine
büyük katkısı olan Fransız politik düşünür.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEĞİŞİM
COĞRAFİ KEŞİFLER
1400’lü yılların sonlarında, Yeni Dünya’ya ilk defa
Kristof Colomb (Kristof Kolomp) ulaşmışsa da yeni bir kıta keşfettiğini fark
edememiş ve buranın Hindistan olduğunu varsaymıştır.
Kolomb’dan sonra Floransalı Amerigo Vespucci (Ameriko
Vespuçi) buranın yeni bir kıta “Amerika” olduğunu keşfetmiştir. Keşiften sonra
İspanya, Fransa, İngiltere, Hollanda ve Portekiz gibi Avrupalı devletler, bu
yeni kıtayı istila etmişler ve koloniler kurmaya başlamışlardır.
Amerika kıtasının keşfi, Avrupa ekonomisi için yeni bir umut
kapısı olmuş, Ulaştıkları bölgelerin değerli madenlerine ve varlıklarına el
koymaya başlayan Avrupalı Devletler giderek zenginleşmeye başlamışlardır.
Amerika’nın keşfi sonrası değerli madenlerin Avrupa’ya
getirilmesi, Avrupa’da ticaretin gelişmesini sağlamıştır. Amerika’dan gelen
gümüşün, giderek artan miktarda Osmanlı ülkesine girmesi, Osmanlı akçesinin
değerinin düşmesine neden olmuştur. Coğrafi Kesifler sonrası yaşanan bu
gelişmeler Osmanlı Devleti’nin ekonomisini olumsuz etkilenmiştir.
Coğrafi keşiflerden sonra Avrupalı devletlerin izlediği
sömürgecilik politikası, Osmanlı ekonomisini sarsan ve derinden etkileyen en
önemli sebeplerden biri olmuştur.
TIMAR SİSTEMİ:
Osmanlılarda devlete ait topraklardan alınan vergilerin,
devlet memurlarına maaşlarına karşılık olarak verilmesiyle ortaya çıkan sisteme
verilen ad. Bu sistemle Devlete ait olan topraklar (Miri) işlenmiş, bu
topraklarda güvenlik sağlanmış ve devlet hazinesinden para çıkmadan taşrada bir
ordu kurulmuştur.
Miri Arazinin vergilerini toplama hakkını elde eden Devlet
memuru, çiftçilerden vergileri toplar, bu vergi gelirlerinden maaşını
ayırdıktan sonra geri kalan para ile devlet için ‘’Cebelü’’ adı verilen asker
yetiştirirdi.
Osmanlılardaki Tımar Sistemi, Türk-İslam Devletlerinde İkta
Sistemi adıyla uygulanmıştır.
NOT: 1500’lerin
sonunda ve 1600’lerin başında Osmanlı Devletinin içine düştüğü ekonomik buhran
sebebiyle nakit para ihtiyacını iltizam ve malikâne sistemlerini uygulamaya
koyarak karşılamaya çalışmıştır.
TAŞRA:
Devlet yönetiminde, Merkezin (Başkent) dışında kalan yerlere
verilen ad. Örnek vermek gerekirse; Osmanlı Devletinin merkezi ve başkenti
olarak İstanbul’u kabul ettiğimizde, İstanbul’un dışında kalan ülke
topraklarına taşra adını vermekteyiz. Taşra; Eyalet, Sancak ve Kaza olmak üzere
idari birimlere ayrılarak yönetilirdi.
MİRİ ARAZİ:
Türk-İslam Devletlerinde ve Osmanlılarda mülkiyeti devlete
ait olan topraklara Miri adını vermekteyiz. Miri araziyi işleten (ekip-biçen)
Halk devlete vergi öderdi. Tımar Sistemi sayesinde devlete ait topraklar
sahipsiz kalmamış ve daha düzenli bir şekilde işlenmiştir. Toprakların düzenli
bir şekilde işletilmesi toplumun refah düzeyini de yükseltmiştir.
YENİÇERİ OCAĞI:
Osmanlı padişahlarını ve başkenti korumakla görevli ve
Başkentte ikamet eden askeri birliğe verilen ad. Devşirme sisteminden yetişen
kişilerin asker olduğu bu birlik, padişaha bağlıdır. Yeniçeri askerleri padişah
değişikliğinde Cülus Bahşişi ve 3 ayda bir Ulufe maaşı alırlardı. I. Murat
döneminde kurulan Yeniçeri Ocağı, zamanla güçlenmişler devlet yönetiminde,
padişahların tahtta çıkmasında etkili olmaya ve bozulmaya başlamıştır. II.
Mahmut döneminde 1826 yılında kaldırılmıştır.
KAPİTÜLASYONLARIN SÜREKLİ HALE GETİRİLMESİ
Osmanlı Devletinde gerçek anlamda ilk kapitülasyonlar Kanuni
Sultan Süleyman döneminde Fransızlara verilmiştir. Bu kapitülasyonlar
padişahların ömrü ile sınırlı tutulmuştur. 1740 yılına kadar Osmanlı tahtına
çıkan her padişah tarafından yenilenen kapitülasyonlar, I. Mahmut döneminde
sürekli hale getirilmiştir.
Fransızlardan sonra ticari imtiyazlar verilen bir diğer ülke
İngiltere’dir. İngiltere’ye verilen kapitülasyonlar 1838 Balta Limanı Ticaret
Anlaşmasıyla genişletilmiştir. Bu antlaşmadan sonra Osmanlı pazarı dışarıya
bağımlı hale gelmiştir. İngilizlerden sonra Çarlık Rusya’ya kapitülasyonlar
verilmiştir
İlk zamanlarda Osmanlı Devleti için yararlı olan
Kapitülasyonlar, Sanayi Devriminden sonra Osmanlı’ya zarar vermeye ve Osmanlı
pazarını dışarıya bağımlı hale getirmiştir. Avrupa’nın sanayileşmesine ve büyük
fabrikaların kurulmasına karşın Osmanlıların çağın gerisinde kalması bu olumsuz
durumu ortaya çıkarmıştır. Kapitülasyonlar, zamanla Osmanlı ekonomisine zarar
vermeye başlamış, Osmanlı kara suları yabancıların açık pazarı hale gelmiş ve
Yabancı tüccarlarla rekabet edemeyen yerli esnaf iflas etmiştir.
NOT: Osmanlı vergi sistemi, temelde örfî ve şeri olmak
üzere iki kısımda toplanmıştır.
Şeri vergiler; Öşür, haraç ve cizye Örfi
Vergiler; Avarız, Derbent örnek olarak gösterilebilir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE İSYANLAR VE DÜZENİ KORUMA ÇABALARI
Osmanlı Devleti 1500 ve 1600’lü yıllarda Başkent’te
‘’Yeniçeri (İstanbul) İsyanları’’; Anadolu’da ‘’Celali İsyanları’’ ve Medrese
öğrencileri çıkardığı Suhte İsyanlarını bastırmak için çaba sarf etmiştir.
A- CELALİ İSYANLARI (ANADOLU İSYANLARI)
1500’lü yılların sonlarında savaşların uzun sürmesi,
fetihlerin azalması, toplum düzeninde bozulmaların yaşanması ve Anadolu’da baş
gösteren işsizlik, uzun süreli kuraklık gibi nedenlerle Anadolu çıkan isyanlara
verilen genel ad.
Anadolu’da asayişin bozulmasına ve üretimin durmasına neden
olan bu isyanlar IV. Murat döneminde Kuyucu Murat Paşa tarafından sert bir
şekilde bastırılmıştır.
B- SUHTE İSYANLARI:
Medrese bitirmiş ve iş bulamamış öğrencilerin çıkarmış
olduğu isyanlara verilen ad.
C- YENİÇERİ İSYANLARI: (İSTANBUL İSYANLARI)
Yeniçeri askerlerinin İstanbul’da çıkarmış oldukları ve
yönetime müdahale ettikleri isyanlara verilen ad.
Yeniçeriler tarafından katledilen ilk Osmanlı padişahı II.
(Genç) Osman’dır.
Çıkardıkları isyanlarla birçok padişahı tahttan indiren ve
yönetime müdahale eden Yeniçeri Ocağı, II. Mahmut tarafından 1826 yılında
kaldırılmış yerine ‘’Asakiri Mensureyi Muhammediye’’ ordusu kurulmuştur.
EKBER VE ERŞED SİSTEMİ
Osmanlı Devleti’nde, hanedan üyelerinden hangisinin tahta
geçeceğini belirleyen bir sistemdir. Hanedan üyeleri arasındaki taht
mücadelesine son vermek amacıyla veraset sisteminde değişikliğe gidilmiştir.
Ekber Erşed Sistemiyle; hükümdarlığın babadan oğula geçme
yöntemi yerine en yaşlı ve en tecrübeli hanedan üyesinin tahta geçmesi karara
bağlanmıştır.
Sultan I. Ahmet döneminde Ekber Erşed Sistemine geçilmiştir.
LAYİHA (RİSALE):
Osmanlı Devletinin 1600’lü yılların başından itibaren içine
düştüğü olumsuz durumdan kurtarmak için yeni ve kalıcı tedbirlerin alınması
gerektiğini düşünen devlet adamlarının hazırladıkları, sorunları ve çözüm
önerilerini sundukları nasihatname tarzındaki raporlara Layiha adı verilir.
Koçi Bey ve Katip Çelebi gibi önemli devlet adamları Osmanlı
Devletindeki aksaklıkları ve çözüm önerilerini dönemin hükümdarı IV. Murat’a
sunmuşlardır.
LALE DEVRİ YENİLİKLERİ
Osmanlı tarihinde 1718-Pasarofça Antlaşması’yla başlayan,
1730-Patrona Halil İsyanı’yla sona eren dönem Lale Devri olarak
adlandırılmıştır. Osmanlı Devleti’nde barış, eğlence, sefa dönemi olarak
bilinen Lale Devrinde; sosyal ve kültürel alanlarda önemli reformlar
gerçekleştirilmiştir. Lale Devrinin padişahı III. Ahmet, Sadrazamı ise
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’dır.
Ø
Avrupalı tarzında ev eşyaları ve giysiler
kullanılmaya başlandı.
Ø
Paris, Londra ve Viyana gibi Avrupa
başkentlerine geçici elçiler yollanmış
Ø
Said Efendi ve İbrahim Müteferrika tarafından
Osmanlıya matbaa getirilmiş
Ø
Osmanlı ülkesinde Çiçek hastalığına karşı ilk
kez aşı uygulanmıştır.
Ø
Tulumbacılar adı verilen itfaiye ocağı kurulmuştur.
Ø
Çini atölyeleri ve Kâğıt fabrikası açılmıştır.
Lale Devrinde saraydakilerin lüks merakı ve israfı nedeniyle
halkın sadrazam ve devlet adamlarına karşı tepkileri artmıştır. 1730’da
başlayan Patrona Halil İsyanı ile Lale Devri kanlı bir şekilde sona ermiştir.
Sultan III. Ahmet tahttan indirilmiş ve Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa
öldürülmüştür.
‘’Nedim ve Şeyh Galip’’ Lale Devri’nin önemli
şairlerindendir. Levni ise Lale devrinde minyatür sanatında büyük başarılar
ortaya koymuştur.
ÖNEMLİ: Modern anlamda
ilk matbaa Avrupa’da Gutenberg tarafından 1450’lerin başında geliştirilmiştir.
Avrupa’da kağıt ve matbaanın yaygınlaşması, bilginin üretiminde ve yayılmasında
en önemli aşama olmuştur. Bilginin kayıt altına alınmasının kolaylaşması,
kitapların kopyalarının kısa sürede ve çok sayıda üretilebilmesi, kağıdın
ucuzlaması ve yaygınlaşmasını sağlamıştır. Rönesans ve Reform Hareketlerinin
ortaya çıkmasında ve Avrupa’ya yayılmasında Matbaa’nın kullanılmasının rolü çok
büyüktür.
Osmanlı Devleti’nde ilk matbaayı kuranların gayrimüslimler
olduğu kesindir. İlk Yahudi matbaası, İstanbul’da 1493 yılında Musevi Hahamı
Gerson tarafından kurulmuştur. Selanik’te 1510’da, Edirne’de 1554’te, Şam’da
1605’te, İzmir’de 1646’da basımevleri kurarak din, tarih ve dil bilgisi
kitapları basmıştır.
Osmanlı’da ilk Ermeni matbaası, Kumkapı’da 1567 yılında
kurulmuştur. İstanbul’da ilk Rum matbaasını ise N. Metaxas adlı bir Rum papaz,
Londra’dan getirdiği basım araçları ile 1627 yılında açmıştır.
Osmanlılarda Müslümanların kullandığı ilk matbaa ancak Lale
Devri’nde III.Ahmet devrinde açılabilmiştir. İbrahim Müteferrika ve Fransa
Elçisi Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin oğlu Said Efendi tarafından 1727’de
kurulmuştur. İbrahim Müteferrika’nın matbaasında basılan ilk kitap,1729’da
yayımlanan “Vankulu Lûgati” olmuştur.
ÖNEMLİ: Hattatlığın
Osmanlılarda yaygın bir meslek oluşu, dini tutuculuk ve yasaklamalar, okuryazar
oranının düşüklüğü ve okuma alışkanlığının yaygınlaşmaması gibi sebeplerden
dolayı matbaa Müslümanlar tarafından geç kullanılmıştır.
Avrupa ile Osmanlı ilim dünyası arasındaki açığı fark eden
ilk Osmanlı alimi, Avrupa’da “Hacı Kalfa” ismi ile tanınan Kâtip Çelebi’dir
İLİM VE İRFAN ERLERİ
Orta Asya ve Ortadoğu’da gelen alimler matematik, tıp,
hukuk, astronomi, din gibi alanlarda ilk eserleri vererek Kuruluş Dönemi’nde
Osmanlı toplumunun ihtiyaçlarını karşılamıştır.
1655-1716 yılları arasında yaşayan ve Osmanlı Devleti’nin
ilk vakanüvisti olan Naima Efendi, “TARİH-İ NAİMA” adlı eserinde olayları,
kronolojik ve çok yönlü değerlendirmelerle ele almıştır.
Edebiyatçı, halk tarihçisi, halk bilimci, hattat gibi
yönleri ile öne çıkan Evliya Çelebi 1600’lü yıllarda yaşamış bir Osmanlı
aydınıdır. Evliya Çelebi, kırk iki yılda yaptığı seyahatler sonucunda gezip
gördüğü yerleri ve şahit olduğu olayları usta bir ressam bakışıyla
“Seyahatname-i Evliya Çelebi” adlı eserinde bir araya getirmiştir.
1700’lü yıllardaki Osmanlı alimlerinden olan Yanyalı Esad Efendi, Aristo’nun bazı eserlerini Grekçeden Arapçaya çevirmiş, onları düzeltmiş ve bu şekilde tanınmıştır. Yanyalı Esad Efendi, Lale Devri’nde başlatılan yenileşme hareketleri kapsamında kurulan ‘’Tercüme Kurulu’’nun başkanlığına getirilmiştir.