5.
ÜNİTE İSLAM MEDENİYETİNİN DOĞUŞU
İSLAMİYET’İN
DOĞDUĞU DÖNEMDE DÜNYA
Not: İslamiyet’in doğduğu Arap
Yarımadası (Arabistan); Batı'da, Basra körfezi, Güney'de, Umman Denizi, Doğu'da
Kızıldeniz ve Kuzeyde Suriye, Anadolu ile çevrili yarımadaya verilen ad. Asya,
Avrupa ve Afrika kıtalarının birbirine yakın olduğu önemli bir noktada
bulunmaktadır.
·
6.
ve 7. yüzyıllarda Arabistan ve çevresinde dönemin iki büyük gücü olan Doğu Roma
ve Sasanî imparatorlukları hüküm sürmektedir. Bu dönemde Bizans İmparatorluğu;
Kafkaslar, Anadolu, Suriye ve Kuzey Afrika’ya kadar olan bölgelere hâkimdir.
·
Afrika’da,
Kızıldeniz’in kıyılarında ise Habeş Krallığı kurulmuştur.
·
Türklerin
yoğun olarak yaşadığı Orta Asya bölgesinde ise Kök Türk Devleti hüküm sürmektedir.
Not: Arap toplumu; çöllerde göçebe
bir hayat süren bedeviler, köyler ve
şehirlerde yerleşik bir yaşam tarzına sahip hadari
denilen
insanlardan oluşmaktadır.İslamiyet öncesi Arabistan’da insanlar; hürler,
mevaliler ve köleler olmak üzere üç sosyal sınıfa ayrılmıştı.
·
Kabilenin
ana unsuru olan hürler tüm haklara sahipti. Herhangi bir hakka sahip olmayan
köle ve cariyeler (kadın köleler) alınıp satılabilir, miras olarak
bırakılabilir ve günlük işlerde çalıştırılabilirdi.
·
Bir
köle azat edilirse mevali denilen
sınıfa geçmiş olurdu.
·
İslamiyet
öncesi döneme Bedeviliğin yaygın olduğu bu dönemde insanların medeniyet
bakımından geri kalmaları, bilgisizlik ve gaflet içerisinde bulunmaları,
putlara tapmaları, kadınlara yönelik kötü tutumları gibi nedenlerden dolayı
Arap toplumunun İslamiyet öncesi dönemine, “Cahiliye Dönemi” denir.
Not: İslamiyet öncesi Arabistan’da
evlat edinme yaygındı ve evlatlık alınan çocuk mirastan yararlanabilirdi. Bir
erkek çok sayıda kadınla evlenebilir ve eşlerini kolayca boşayabilirdi. Kadın
ancak çocuğu olduktan sonra aileye kabul edilirdi. İnsani hakların çoğundan
yoksun bırakılan kadınlar, mirastan da pay alamazdı.
·
Araplar,
haram aylar olarak kabul edilen zilkade, zilhicce, muharrem ve recep ayında
savaş yapmazlardı. Bu aylarda yapılan savaşlara Ficar Savaşları denilirdi.
·
İslamiyet’ten
önce Arabistan’da; Nebatiler, Tedmür, Gassani, Main, Hire, Sebe gibi devletler
yaşamıştı.
·
Hz.
Muhammed, 571 yılında Mekke şehrinde doğmuştur. Hz. Muhammed’in doğduğu
sıralarda ise Arap Yarımadası’nda siyasi birlik yoktu. Toplum kabilelerden
oluşurdu. Kabilelerin başında “şeyh” veya “seyyid” denilen
kabilenin büyüğü bulunurdu. Kabileler arasında özellikle kan davalarına dayanan
savaşlar sık görülürdü.
·
Cahiliye
Dönemi’nde Hz. Muhammed’in de gençlik yıllarında bizzat katıldığı Hilfu’l-Fudûl
birliktelik anlaşması ile güçlü kişilerin güçsüzlerin mallarını gasp
etmesi geleneğine karşı çıkanlar bir sivil toplum yapısı da oluşturulmuştu.
Arap toplumunda
kabileler, İslami Döneme kadar doğal olarak birleşip merkezî bir devlet
oluşturamamıştı.
·
Arabistan
genelinde inanış olarak Putperestlik hâkimdi. Bunun yanı sıra Hristiyanlık,
Musevilik ve Haniflik (Hz. İbrahim’in dini) dinlerine inananlar da vardı.
·
Arabistan
Yarımadası’nda ekonomi tarım, hayvancılık ve ticaret üzerine kuruluydu. Hayvancılık
özellikle bedevilerin geçim kaynağıydı.
·
Mekke,
İslamiyet öncesinde de dinî bir merkezdi. Mekke’de günümüzdeki fuarlara
benzeyen panayırlar kurulur buralar Arabistan ticaretinde önemli bir yer
tutardı. Panayırlarda edebî sohbetler yapılır, şairler en güzel şiirlerini
buralarda okurdu. Bu şiirlerden beğenilenler Kâbe’nin duvarına asılırdı.
İSLAMİYET YAYILIYOR
·
Hz.
Muhammed Mekke'nin ileri gelen kabilelerinden Kureyş kabilesinin Haşimoğulları
kolunun mensubu Abdullah'ın oğludur. 571 yılında doğdu. Doğmadan babasını, yedi
yaşında da Annesi Amine'yi kaybetti.
Dedesi ve Amcası kontrolünde büyüdü. 25 yaşında ticaretle uğraşırken Hz. Hatice
ile evlendi. 40 yaşına geldiğinde sık gittiği Hira dağında ilk vahiyi Cebrail
vasıtası ile "Oku" olarak geldi.
·
Hz.
Muhammed durumu ilk önce yakınlarına açtı.
Hz. Muhammed'e ilk inananlar: Hz. Hatice (İlk kadın),Hz. Ebubekir (İlk zengin),
Hz. Ali (İlk çocuk), Hz. Zeyd (İlk köle)’dir. Hz. Muhammed’e 610 yılında Allah
tarafından Cebrail aracılığı ile ilk vahiy gönderilmiştir
·
İslam
dini; Cahiliye Dönemi’nde gündelik yaşamın bir parçası olan putlara tapma,
falcılık, büyücülük, kan davaları, gasp, içki, zina, faiz ve kadınlara kötü
muamele gibi birçok kötü alışkanlığı yasaklamıştır.
·
Mekke
müşriklerinin çoğu, daha önceden Muhammed’ül-Emin (güvenilir)
lakabını taktıkları Hz. Muhammed’in çağrısına, olumlu karşılık vermemiştir. İslam’ın
ilk dönemlerinde kayıtsız kalma, alay etme şeklinde kendini gösteren tepkiler
ilerleyen zamanlarda, Müslümanlara yönelik şiddete ve işkencelere dönüşmüştür.
·
Müslümanlar
ise yapılan bütün bu zulümlere aynı şekilde karşılık vermemişler ve Hz.
Peygamber’in izniyle güvenli gördükleri yerlere hicretle
yetinmişlerdir.(Habesistan gibi)
·
Hz.
Muhammed, Müslümanlara hicret için müsaade etmesine rağmen kendisi Mekke’de
kalarak İslamiyet’i yayma faaliyetlerine devam etmiştir.
·
620
yılında Medine’den Cahiliye Devri adetlerine göre hac vazifesini yapmak ve
çevrede kurulan panayırlara katılmak için Mekke’ye gelen bazı kişilerle Akabe
denilen mevkiide görüşmüş ve onları İslam’a davet etmiştir.(I.Akabe Görüşmesi) Bu
kişiler İslam’ı kabul etmiş ve Hz. Peygamber’i koruyacaklarına dair biat (söz)
vermiştir.
·
Medine’ye
dönen bu kişiler burada İslam’ı yaymış ve yeni Müslüman olanlarla birlikte 621
ve 622 yıllarında aynı yerde iki kez daha Hz. Muhammed ile görüşmüştür. İslam
tarihine bu görüşmeler Akabe Biatları olarak geçmiştir.
·
Mekkeli
müşrikler, 622 yılında İslamiyet’in yayılmasını engellemek için Hz. Muhammed’i
öldürmeye karar vermişlerdir.
·
Hz.
Peygamber’e, Cebrail tarafından vahiy yoluyla haber verildi ve hicrete
hazırlanması emredilmiştir. Hz. Muhammed, yanına Hz. Ebu Bekir’i de alarak
Medine’ye hicret etmiştir.
İlk
Toplumsal Sözleşme :
Medine
Dönemi (622-632)
·
Hicret
sonrası Müslümanları Medine’ye yerleşmesi İslam’ın yayılmasında çok önemlidir.
Müslümanlar kısa zamanda bir güç halinde gelmiştir.
Hicret eden Medinelilere "Ensar", hicret edenlere "Muhacir" denir.
·
Hz.
Muhammed, Medine’de kabileciliğe ve toplum içindeki çatışmalara son vermek,
Medine'ye hicret etmek zorunda kalan Müslümanları, yerli halk ile kaynaştırarak
bütün üstünlük iddialarını ortadan kaldırmak istemiştir.
·
Hz.
Muhammed’in hicret ettiği dönemde, Arabistan genelinde olduğu gibi Medine’de de
karışıklıklar vardır. Evs ile Hazrec isimli müşrik Arap kabilelerinin gerek
kendi aralarında gerekse Yahudilerle yaşadıkları çekişmeler yaşamı
zorlaştırmaktadır. Hz. Peygamber; Müslümanlar arasında birliği sağladıktan
sonra Medine’de bulunan başka dinden insanları dışlamak, şehirden çıkarmak veya
onlara husumet beslemek gibi bir tutum içine girmemiştir.
Medine
Sözleşmesi
·
İslam
Devleti’nin ilk yazılı anlaşması olan Medine Sözleşmesi imzalanmıştır. Toplumdaki
bireylerin birbirleriyle ve yabancılarla olan ilişkileri, din ve vicdan
hürriyeti, hak ve sorumlulukları belirli esaslara bağlanmıştır
·
Medine
Sözleşmesi, genel olarak yargı kuralların titizlikle uygulanmasını temel almış;
doğruluk, iyilik, adalet, yardımlaşma, istişare, barış ve dokunulmazlık gibi
kavramları yürürlüğe koymuştur.
İslamiyet’in
Varoluş Mücadelesi
·
Hz.
Peygamber’in Medine içerisinde birliği sağlama faaliyetleri, her ne kadar
toplumsal barışı hedeflese de içeriden bazı kimseler bu durumdan rahatsız
olmuştur.
·
Mekke
müşriklerine haberler göndermişler, Kureyş müşrikleri de yazmış oldukları
mektuplar ile Müslümanları yalnızlaştırmaya ve ekonomik ambargo uygulamaya
başlamışlardır.
Hz.
Muhammed'in savaş ve seferleri
Bedir
Savaşı (624)
·
Hicret
eden Müslümanların mallarının Mekkelilerce yağmalanıp Şam'da satılması üzerine,
Müslümanların Mekkeli tüccarların yollarını kesmeleri üzerine yapılan savaştır.
·
Savaş
sonucunda Mekkeliler Müslümanların üç katı olmalarına rağmen Bedir kuyusu
yakınında yenildiler. Ebu Cehil dahil pek çok müşrik öldü, Bir kısmı ise esir alındı.
Sonuçları:
Müslümanların kendilerine olan güvenleri arttı. Mekkelilerin itibarı zayıfladı. Hz. Muhammed'e duyulan güven
arttı. Şam ticaret yolu Müslümanların
eline geçti. (Kısa bir süre için) İslam hukukunun
temeli atıldı. İlk ganimet alındı. Esir edilenler 10 Müslüman okutmaları şartı
ile serbest bırakıldı. İslamiyet hızla yayılmaya başladı. Müslümanların ilk
zaferi, ilk savaşı oldu.
Uhud
Savaşı (625)
·
Mekkeli
müşrikler, Bedir Savaşı’nın intikamını almak, Müslümanların denetimine geçen
Suriye-Mısır ticaret yolunu tekrar ele geçirmek amacı ile başlattıkları
savaştır.
·
Hz.
Peygamber’in ordunun güvenliğini sağlamak için Ayneyn Tepesi’ne yerleştirdiği
okçuların yerlerini terk etmesi nedeniyle Müslümanlar bozguna uğramıştır. Hz.
Peygamber’in yaralandığı bu savaşta, Hz. Hamza şehit olmuştur.
·
Savaş
sonunda Mekkeli müşrikler tam bir galibiyet kazanamamış ve geri dönmüşlerdir.
Hendek
Savaşı (627)
·
Uhut
savaşı sonunda Medine'den çıkarılan Yahudilerin teşviki ile Mekkeli'ler tekrar
harekete geçti.
·
Savaştan
haberdar olan Müslümanlar korunmak için Medine’nin etrafına Selmanî Farisi'nin
de gayretleri ile hendek kazdılar.
·
Mekkeliler
Yahudilerle işbirliği yapamayıp geri çekildiler. Medineli Müslümanların son
savunma savaşlarıdır. Bu savaş sonunda Yahudiler Medine'de çıkarıldılar.
Hudeybiye
Antlaşması (628)
·
Mekke'den
Medine'ye hicret eden Müslümanlar hem memleket özlemini gidermek hem de Kâbe'yi
tavaf ederek umre ibadetlerini yapmak istemiştir.
·
Hz.
Peygamber’in de bu yönde karar vermesiyle Müslümanlar yola çıkmıştır. Müşrikler
ise Müslümanları Mekke'ye sokmamak için kendi aralarında sözleştiler.
·
Hz.
Peygamber geliş amaçlarını bildirmek için Hz. Osman’ı elçi olarak göndermiş
fakat Hz. Osman, Mekke'de esir edilmiştir.
·
Hz.
Peygamber, yanındaki sahabelerden Mekkelilere karşı koymak ve Hz. Osman’ı
kurtarmak için biat almıştır.
·
Durumun
ciddiyetini anlayan Mekkeliler gönderdikleri bir elçi vasıtası ile Hudeybiye
Antlaşması’nı yapmışlardır.
·
Bu
antlaşmaya göre Müslümanlar, o yıl Mekke'ye giremeyecek ve umre yapamayacaktır.
Mekkeli bir kimse Hz. Muhammed’in yanına kaçarsa velisinin isteği üzerine geri
verilecek, fakat bir Müslüman kaçarak Mekke’ye sığınırsa iade edilmeyecektir.
·
Bu
barış antlaşması ile önceleri Müslümanların aleyhine görünen gelişmeler
sonradan lehlerine dönmüştür. Mekke’de
Müslüman sayısı hızla artmıştır. Medineli Müslümanlar ilk kez hukuken
Mekkelilerce tanınmışlardır. Medine
Devletinin güney sınırı güven altına alınmıştır.
Hayber’in
Fethi (629)
·
Yahudiler,
Şam ticaret yolunu tehdit edip Müslüman ticaret kervanlarına zarar vermeye ve
Mekkeli müşrikleri Müslümanlara karşı kışkırtmaya devam etmeleri üzerine
başlayan savaştır.
·
Hz.
Peygamber, Yahudilerin bulunduğu Hayber üzerine düzenlediği bu seferinde başarı
elde etti. Kale kuşatılarak kısa sürede ele geçirildi. Bu zaferle Şam ticaret
yolunun güvenliği sağlandı.
Mute
Savaşı (629)
·
Hz.
Muhammed çevre ülke ve hükümdarlara elçiler veya mektuplar göndererek onları da
İslam’a davet etmiştir.
·
Hristiyan
Gassanilere de bu dönemde bir elçi gönderilmiş fakat elçi, Gassani valisi
tarafından öldürülmüştür. Bu gelişme üzerine Hz. Peygamber bir ordu
hazırlayarak bölgeye sevk etti. Gassani hükümdarı, Bizans’tan yardım istedi.
·
Bölgeye
gelen Bizans ordusu ile Müslümanlar arasında bir savaş yapıldı. Bu savaş
Müslümanlarla Bizans arasındaki ilk savaştır.
Mekke’nin
Fethi (630)
·
Hudeybiye
Antlaşması gereği Mekkeli müşriklerle Medineli Müslümanlar birbirlerinin
müttefiklerine saldırmayacaktı fakat Mekkeli müşrikler, bu antlaşmaya sadık
kalmamışlardı.
·
Hz.
Peygamber ordusuyla Mekke üzerine yürümüştür. Şehre giren Müslüman birlikler,
ciddi bir direniş ile karşılaşmamış veMekke’nin fetih tamamlanmıştır.
·
Her
zaman barışçıl bir siyaset izleyen Hz. Peygamber, ilk olarak genel af ilan
etmiş, kimsenin malına dokunulmamış ve esirler serbest bırakılmıştır.
·
Mekke’nin
Fethi’yle birlikte Kureyş müşriklerinin Hz. Peygamber ve Müslümanlara karşı
olan düşmanlığı sona ermiş, Hicaz Bölgesi’nde İslam’ın yayılışının önündeki
engeller ortadan kalkmıştır.
Huneyn
Seferi (630)
·
Mekke'nin
Müslümanlar tarafından fethi üzerine Taifliler, putperest diğer kabileler ile
birleşerek büyük bir ordu hazırlamıştır.
·
Hz.
Peygamber, Huneyn’de toplanmış olan bu ordu ile yapılan savaşta müşrikleri
yenilgiye uğratmıştır.
Taif
Seferi (630)
·
Huneyn
Savaşı’nda Taiflilerin müşriklere yardım etmesi Hz. Muhammed, Taif üzerine
sefer düzenlemiştir.
·
Şehrin
surlarla çevrili olması ve Taiflilerin şiddetli direnişleri nedeniyle şehir
fethedilememiştir. Yapılan mücadelelerden yıpranan Taifliler ertesi sene Hz.
Peygamber’e elçiler göndererek İslamiyet’i kabul etmiştir.
Tebük
Seferi (631)
·
Bizans’ın
Arabistan üzerine büyük bir sefer düzenleyeceği haberlerinin alınması üzerine
Hz. Muhammed ordusuyla sefere çıkmıştır.
·
Tebük
mevkine gelindiğinde haberin asılsız olduğu öğrenilmiştir. İslam ordusu savaş
yapmadan geri dönmüştür. Tebük Seferi sırasında bölgede birçok kabile
Müslümanlığı kabul etmiştir
Veda
Hutbesi
·
Hz.
Muhammed Tebük Seferi dönüşünde Mekke'ye hacca gitti. 100 binden fazla Müslüman
katıldı. Peygamberlik ve islam dinini tebliğinin tamamlandığını bu veda haccı
ile bildirdi. Hz. Muhammed bu hacta
Müslümanların uyarılmasına özen göstermiştir.
·
Veda
Haccı Müslümanların kardeş olduğunu, Kan davalarının sona erdiğini Kadınlara ve
kölelere iyi davranılmasını, Kuranın tamamlandığına bildirdi.
Not: Veda Haccı bir insan hakları beyannamesidir.
Dört
Halife Dönemi (632-661)
·
İslam
Tarihinde Hz. Muhammed'in vefatından, Hz. Ali'nin şehit edilmesine kadar geçen
döneme "Dört Halife Dönemi" denir. Seçimle iş başına gelen
halifeler devlet başkanlığı görevini yürütürlerdi.
1-Hz.
Ebubekir Dönemi (632-634)
·
Medineli
Müslümanların seçimi sonunda halife oldu. "Sıddık" adı ile bilinir.
·
Hz.
Muhammed'in vefatından sonra meydana gelen karışıklıkları Halid bin Velid'in
katkıları ile önledi. Zekat vermeyen ve dinden dönenlere mücadele etti. Yalancı
peygamberleri ortadan kaldırdı. (Ridde Olayı)
·
Halifeye,
valilere ve ordu mensuplarına maaş bağladı.
Hire seferi düzenlenmiştir.
·
Kur'an
ayetlerini bir kitap halinde topladı (Mushaf). Nedeni: Hz. Muhammedin vefatı
yalancı peygamberlerin ortaya çıkması, İslam’ın Arap yarımadası dışında da
yayılmaya başlaması, Hafızların savaşlarda şehit olup sayılarını azaltması,
Ayet ve hadislerin ayırt edilmesi, Kur'an’ın yazıldığı malzemenin
korunmasındaki zorluklardır.
Not:
Kur'an'ın
kitap halinde toplanması Görev: Zeyd b. Sabit'e verildi.
·
Ecnaddin
savaşı kazanıldı (634). Bu savaş, Bizans’a karşı alınan ilk zaferdir. Bu
zaferle Suriye'nin kapıları açıldı.
2.
Hz. Ömer Dönemi (634-644)
·
Hz.
Ebubekir'in yerine halife olmuştur. İslam Devletinin İdari, siyasi, askeri ve mali
alanda devletin örgütlenmesine katkıda bulunmuştur.
·
İlk
adli teşkilatı kurdu, kadılar ve valiler tayin edildi. Yargı ile yönetim bir
birinden ayrıldı.
·
Sürgün
cezası konuldu. İçki içenlere ağır cezalar verildi. Mali düzenlemeler yapıldı:
Düzenli defter tutuldu. Arşiv oluşturuldu.İlk kez divan kuruldu
·
Hicri
takvim ilk kez kullanılmaya başlandı.
·
Sınırda
ihtiyaçları karşılamak için ordugah şehirleri kuruldu. İlk kez "ikta"
sistemi uygulandı.İlk Eyalet sistemi geliştirildi.
·
Hz.
Ebubekir döneminde başlayan fetihler sürdürüldü. Yermük (636) ile Suriye
tamamen alındı. İran’da hakimiyet kurulmasıyla Türklerle bu dönemle sınır
komşusu olundu.
·
İran;
634 de kaybedilen "Köprü" savaşı sonrasında 636 Kadisiye, 637 Celula
ve 642 Nihavent savaşları ile Sasani Devleti ortadan kaldırıldı, İran ele
geçti. El Cezire (Yukarı Mezopotamya) fethedildi.
·
Mısır
639'da, İskenderiye ve Bablion 624'de ele geçirildi. İlk kez Kuzey Afrika’da
fetihler yapıldı. Azerbaycan ve Rey ele geçti.
·
İslam
kültürü ilk kez farklı medeniyetler ile karşılaştı.
·
Hz.
Ömer, 644 yılında İranlı bir köle tarafından şehit edildi.
3-
Hz. Osman Dönemi (644-656)
·
Hz.
Ömer'den sonra Şura ile seçilen halifedir.
Emevi soyundan gelmektedir Zinnureyn
(İki nur sahibi) adı ile bilinir. Devletin
önemli memurluk valilik ve komutanlıklarına Emevi soyundan kimseler getirildi.
·
Müslümanlar
arasında ilk huzursuzluklar bu dönemde baş gösterdi.
·
İlk
islam donanması Muaviye tarafından Şam’da kuruldu.
·
Kur'an
Kerim çoğaltıldı önemli merkezlere gönderildi. Hz. Osman’ın ölümü ile kabileler
arası mücadele başladı. İlk karışıklıklar başladı.
·
Horasan
ve Azerbaycan fethedildi. Türklerle temasa geçildi. Maveraünnehir ve Harezm,
Gürcistan alındı. Kıbrıs fethedilmiştir. (649)
·
Doğu
Roma ile savaşarak Zâtü’s-savârî denilen ilk deniz zafer kazanılmıştır.
·
Trablusgarb
ve Tunus bölgeleri alındı. Erzurum fethedildi. (663)
4.
Hz. Ali Dönemi (656-661)
·
Hz.
Osman’ın şehit edilmesinin ardından, Hz. Ali iç karışıklıkların yaşandığı,
İslam Devleti’nin parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı bir ortamda
halife seçilmiştir.
·
Hz.
Osman zamanındaki olaylara sebep olduklarını düşündüğü valileri görevlerinden
alıp yerlerine yenilerini atamıştır
·
Hz.
Osman'ın katillerinin bulunması gecikince kargaşa başlamıştır.
İslam Dünyasında
İlk Ayrılıklar
·
Hz.
Peygamber’in eşi Hz. Ayşe ve çevresindekiler, Hz. Osman’ın katillerinin bir an
önce bulunup cezalandırılmasını ve Müslümanların içinde bulundukları kargaşa
ortamından kurtulmasını istemiştir.
·
Kufe savaşı (Cemel Vakası, Deve
olayı) (656) Sahabelerden
Talha, Zübeyr ve Hz. Ayşe kişiler Hz. Ali'ye karşı çıktılar. İlk ciddi
muhalefet oluştu. Hz. Ali ve Hz. Ayşe savaşı durdurmaya çalışmışsa da başarılı
olamadılar. Mücadelede Hz. Ali taraftarları üstün gelmiş ve Hz. Ayşe savaştan
sonra Medine'ye gönderilmiştir.
Not: Bu gelişmeden sonra Hz. Ali, Medine'ye
dönmemiş ve devletin merkezini Kûfe (Irak) yapmıştır.
·
Sıffin Savaşı (657) Muaviye, Hz. Osman’ın
katillerinin bulunmamasını gerekçe göstererek ayaklandı. Muaviye, Hz. Ali'nin halifeliğini tanımadı. Ayaklanmayı bastırmak için Hz. Ali, Kûfe’den hareket ederek Sıffin
Ovası’na geldi.
·
110
gün süren savaş sonunda Kur'an'ın hakemliğine gidilir. Buna "Hakem
olayı" da denir. Hz. Al’inin halifeliğine son verilmiştir. Muaviye'yi
Amr İbnül-As halife ilan etmiştir.
Not: Hakem olayı ile Müslümanlar
arasında birlik bozulmuştur. Müslümanlar, Hariciler Şiirler ve Emeviler olmak
üzere üçe ayrıldı. Bu olaylardan kısa süre sonra Haricilerden bir kişi, Hz.
Ali’yi sabah namazını kıldığı sırada şehit etti. Böylece Dört halife devri sona
erdi.
EMEVİLER
·
Hz.
Ali’nin şehit edilmesinden sonra oğlu Hz. Hasan halife olarak kısa bir süre
İslam topraklarının bir kısmını yönetti. Ancak Muaviye’nin güçlü bir ordu kurup
geniş topraklara hükmetmesi pek çok Müslüman’ın onun halifeliğini kabul
etmesine neden oldu.
·
Hz.
Hasan ‘da 661 yılında Muaviye’nin halifeliğini kabul etti.
Muaviye
Dönemi
·
Muaviye’nin
halifelik makamına geçmesiyle İslam tarihinde yeni bir dönem başlamıştır. Muaviye,
ilk dört halifenin seçilme şekillerinden farklı olarak halifeliği kabilecilik
anlayışı ve kılıç kuvvetiyle kazanmıştır.
·
Dört
Halife’nin seçiminde, danışma yani istişare prensibi dikkate alınmışken
Muaviye’nin siyasi mücadeleyle bu makama gelmesi, hilafet sisteminin özünde
büyük değişikliklere neden olmuştur.
·
Muaviye’nin,
oğlu Yezid’i veliaht tayin etmesi ve halifeliğin el değiştirmesinde saltanat
sisteminin ortaya çıkmasıyla yeni bir boyut kazanmıştır.
·
Muaviye,
siyasi birliği sağladıktan sonra İslam fetihleri yeniden hız kazanmıştır.
·
Türkistan
yönündeki fetihler ile Kâbil, Buhara, Sicistan, Nesef ve Baykent gibi yerleri
ele geçirmiş ve büyük ganimetler elde etmiştir.
·
Muaviye;
Bizans İmparatorluğu’na Anadolu üzerinden yapılan seferleri düzenli bir hâle
getirmiş, İstanbul kuşatılmış ancak sonuç alınamamıştır.
·
Deniz
seferleri de yeniden başlamış, Rodos, Sakız gibi adalar alınmıştır.
·
Kuzey
Afrika’da Berberilerle mücadele edilmiştir. Berberilerin bir kısmı İslamiyet’i
kabul etmiştir.
Yezit
Dönemi
·
Saltanat
usulü ile halife olan ilk kişidir.
·
Kuzey
Afrika'nın fethi tamamlandı. Sınırlar Atlas Okyanusuna kadar ulaştı.
·
Hz.
Hasan ve Hüseyin halifeliğin babadan oğula geçemiyeceğini belirtince "Kerbela"
olayı meydana geldi. (10 Muharrem 680) Hz. Hüseyin ve taraftarları
Kerbela’da öldürüldü Bu olay üzerine Müslümanlar; Şiilik ve Sünnilik mezhebi
ortaya çıktı. Mezhep ayrılıkarı kesinleşti.
·
Endülüs'e
İslam taşındı (Ukbe b. Nafi öncülüğünde Tarık b. Ziyad'ın gayretleri ile)
Not: İslam Tarihinde İspanya ve
Portekiz’in bulunduğu İber Yarımadasına Endülüs adı verilmiştir.
Abdülmelik
Dönemi
·
Bozulan
iç düzeni yeniden sağladı.
·
Mevalilerden
alınan cizye vergisi kaldırılarak ayrımcılığa son verilmiştir. Not: Emeviler döneminde Arap olmayan
Müslümanlara Mevali denilmiştir.
·
Arapça
resmi dil olarak kabul edildi.
·
Kayrevan
alındı. Sicilya ve Sardinya adalarına seferler düzenlendi.
·
İlk
islam parası basıldı.
Velid
Devri
·
İç
düzeni sağladı. Bu dönemde Emevilerin en parlak dönemi yaşandı.
·
Horasan
Valisi Kuteybe bin Müslim, Maveraünnehir Bölgesi’nde pek çok şehri
fethetmiştir.
·
Buhara,
Semerkand ve Harezm gibi önemli Türk şehirleri onun zamanında Emevi
hâkimiyetine girmiştir.
Not: Emevilerin uyguladığı ırkçı
ve milliyetçi politikalar nedeniyle bu dönemde İslamiyet Türkler arasında
yayılmamıştır.
·
Avrupa'da
fetihler yapıldı. (Endülüs)
·
Kuzey
Afrika genel valiliğine getirilen Musa bin Nusayr, Berberileri egemenlik altına
aldıktan sonra yönünü İspanya’ya dönmüştür. İspanya’ya gönderilen Tarık bin
Ziyad, Gotları mağlup etmiş ve belirli aralıklarla yapılan seferlerle bütün
İspanya fethedilmiştir.
·
Emevilerin,
Avrupa kıtasındaki ilerlemesi 732 yılında Franklarla yapılan Puvatya Savaşı’nda
İslam ordusunun yenilmesiyle son bulmuştur.
·
Zamanla
hanedan üyeleri arasındaki iktidar mücadeleleri ve uygulanan politikalardan
memnum olmayan halkın isyanlarıyla Emevi Devleti zayıflamış ve Abbasilerin
isyanıyla da yıkılmıştır.
Emevilerin
Yıkılış Nedenleri
·
Kerbela
Olayı’ndan ötürü halkın bir kısmında Emevi ailesine karşı oluşan nefret, Şii ve
Haricilerin çalışmaları
·
Arap
milliyetçiliğine yönelmeleri, Arap olmayan unsurların dışlandığı mevali
politikası,Kabile kavgaları ve kabilecilik yapmaları
·
Endülüs
Emevi devleti için önemli olan Puvatya'da bozguna (732) uğranılması
Endülüs
Emevi Devleti (756-1031)
·
Emevilerin
yıkılışı üzerine Abbasi egemenliğini tanımayan Emevi ailesine mensup
Abdurrahman bin Muaviye Kurtuba Merkezli devletini İspanya'da kurdu.
·
İspanya
ve Portekiz topraklarına hâkim olmuştur
·
İlim
ve sanata büyük önem verdiler ve İslam medeniyetini Avrupa’ya tanıttılar.
·
1031
de küçük Devletlere varlıklarını bu bölgede sürdürdüler. İç karışıklıklar
sonunda zayıfladılar
·
Endülüs
Emevi Devleti’nin yıkılmasından sonra İspanya’da;
Bağımsız
Emirlikler Dönemi
(1031-1091), Murâbıtlar Dönemi
(1091-1147),
Muvahhidler
Dönemi
(1147-1229) ve Beni Ahmer Devleti Dönemi
(1238-1492) yaşanmıştır.
·
1492
yılında Beni Ahmer Devleti’nin yıkılışından sonra bölgedeki Müslümanlar büyük
sıkıntı yaşamaya başladı. Müslümanlar zorla Hristiyanlaştırılmaya çalışıldı.
·
Hristiyanlığı
kabul etmeyen halk, 1492 yılından itibaren başta Kuzey Afrika olmak üzere
değişik coğrafyalara göç etmek zorunda kalmıştır. Bu göçler esnasında buradaki
Müslümanlara, Osmanlı Devleti’nin büyük yardımları olmuştur. (II. Beyazıt Dönemi)
·
Endülüs,
Müslümanlar idaresinde yüksek ve parlak bir medeniyetin doğuşuna beşiklik etmiştir. İslam medeniyetinin
birikimlerinin Batı'ya aktarılmasını sağlayan tercüme faaliyetlerinin sistemli
bir hâle gelmesi; 12. yüzyılın başlarında Tuleytula başpiskoposunun Bağdat'taki
Beytü’l-hikme'ye benzer bir müessese kurmasıyla olmuştur.
·
Avrupalılar
Pek çok Arapça eseri Latinceye çevirmiştir. Orta Çağ Avrupası bu sayede eski
Yunan felsefesini ve özellikle Aristo'yu tanıma imkânını bulmuştur.
·
Müslüman
filozofların, din ile aklı uzlaştırma yönündeki fikirleri büyük bir yankı
uyandırmış ve Avrupa’da bir zihin inkılabı meydana gelmiştir.
·
İbn-i
Rüşd; Aristo üzerine yazdığı şerhlerden başka “Tehafütü Tehafüti'l-felâsife”
adlı eseriyle Avrupa'da itibar edilen bir filozof hâline gelmiştir.
·
Yahudi
ve Hristiyan ilahiyat çevrelerine etki eden Musa b. Meymun ve İbn-i Bacce gibi
bilim insanları; Albert Magnus (Albırt Megnıs), Spinoza (Sipinoza) ve hatta
lmmanual Kant (İmanuel Kant) gibi Avrupalı bilim insanlarını etkilemiştir.
·
Tıp,Matematik
ve astronomi alanındaki Arapça kökenli terimler de İslam kültürünün Avrupa
medeniyetine tesirini açıkça göstermiştir.
·
Kültür
hayatının dışında tarım ve mimari alanlarında da Endülüs, Avrupa'yı önemli
ölçüde etkilemiştir.
Not: Pirinç, şeker kamışı ve
pamuğu İspanya'ya ve dolayısıyla öteki Avrupa ülkelerine ilk tanıtanlar Endülüs
Müslümanlarıdır.
·
Endülüs
Emevi Devleti’yle birlikte İslam mimarisi yeni bir boyut kazanmıştır.
·
Kurtuba
Camisi, Endülüs Emevi Devleti’nden günümüze kalan önemli mimari eserlerdendir
ABBASİ
DEVLETİ VE TÜRKLER
Abbasi
Devleti (750-1258)
·
Hz.
Muhammed'in amcası Hz. Abbas'ın soyundan gelenlerin Emevi hanedanını yıkmaları
ile gerçekleşen yeni devlettir. Abbasilerin ilk halifesi Ebul Abbas
Abdullah'dır. İslam devletini dağınıklıktan kurtarmıştır. İç karışıklıklar
bastırıldı.
·
Ebul
Abbas’tan sonra yönetime gelen Mansur, Bağdat Şehrini kurdu. Mansur döneminde
Hellenistik dönem eserleri tercüme edildi. Halife Mansur Dönemi’nde, Arap ve
mevali arasındaki fark ortadan kalkmış ve İranlılar, devlet içinde etkin hâle
gelmiştir.
·
Abbasi
halifeleri, Sasanilerin yönetim yapısını örnek alarak vezirlik kurumunu
kurmuştur.
·
Mansur
Dönemi’nde Anadolu’ya akınlar yapılmış ve Halife Mehdi Dönemi’nde Bizans
vergiye bağlanmıştır.
·
Abbasi
Devleti, Harun Reşid zamanında en parlak günlerini yaşamıştır.
·
Bu
dönemde ziraat, ticaret, bilim ve eğitim düzeyi artmış; Bağdat, Doğu’nun en
büyük ve en önemli ekonomik merkezi hâline gelmiştir.
·
Harun
Reşit döneminde halkın refahı arttı. Kültürel ve mimari ilerleme yaşanmıştır.
·
Memnun
zamanında Bağdat kültür merkezi haline gelmiştir. Astronomi ve cebir gelişti. Birçok kütüphane kuruldu. Türklerin devlet ve askeriye
içinde etkileri arttı.
Abbasi Devletinin
Parçalanması
·
9.
Asırda Abbasilerin hakim oldukları bazı bölgelere muhtariyet tanıması sonunda
"Tava'ifül Mülk" adı ile bilinen devletler oluştu. Emirü'l-Ümeraların
yetkilerini arttırmaları ile bu gelişme yaygınlaştı.
Abbasilerden
ayrılan Devletler şunlardır:
Horasanda:
Samanoğulları
Kuzey
Afrika'da: Ağlebiler; İdrisler;
İranda:
Tahiriler, Saffariler, Büveyhoğulları
Mısırda:
Tolunoğulları, Akşitler, Fatimiler,
İspanya’da:
Endülüs Emevileri ortay çıktı.
·
Abbasiler,
bütün olumsuzluklara rağmen siyasi yaşamını 1258 yılına kadar devam
ettirmiştir. 1258’de Cengiz Han’ın torunu Hülagü, Bağdat şehrini işgal ederek
Abbasi Devleti’ne son verdi.
·
Abbasi
ailesinden el- Müstansır, Memlûk Sultanı Baybars tarafından Kahire’de halife
ilan edilmiştir.
·
Böylece
halifelik makamı, 1517’de Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim’in Memlûkluları
ortadan kaldırmasına kadar Abbasi ailesinde kalmıştır.
Abbasi Devletinin
Özellikleri
·
Arap
olmayanlara da devlet kadrolarında görev verdiler. Bağdat'ı inşa ettiler. Devlet
teşkilatlarında düzenlemeler yaptılar. Vezirlik kurumunun Sasanilerden örnek
aldılar. Divan Teşkilatını oluşturdular. Merkez teşkilatı kurdular. Türklere
önemli devlet ve ordu hizmetleri verdiler. İstanbul'u kuşattılar. Eski Yunan ve
Hellenistik dönem eserlerini tercüme ettiler. Astronomi ve cebirde ileri
gittiler. Samara şehri kuruldu Beytül hikme kuruldu. (Üniversite)
Abbasi Devlet
Teşkilatında Türkler
·
747
yılında büyük bir ordu ile batıya doğru ilerlemeye başlayan Çin’in, Orta
Asya’daki sert tutumu Türklerin Müslümanlara yakınlaşmasını sağladı.
·
Türklerle
Müslüman Arapların ortak güçleri Talas’ta Çin kuvvetleriyle karşılaştı. Türklerin
desteğini alan Müslüman Araplar, 751’de Talas Savaşı’nı kazandı. Bu savaşın
sonucunda, Orta Asya’yı egemenliği altına almak amacıyla gelen Çinliler geri
püskürtülmüştür. Orta Asya’da, Çin hâkimiyetinin kurulması engellenmiştir.
·
Talas
Savaşından sonra İslamiyeti yakından tanıma fırsatı bulmuşlar ve zamanlar Türkler,
Müslümanlığı kabul etmeye başladı.
·
Abbasilerin
uyguladığı politika gereği Türklere devlet içinde görevler de verildi. Abbasi
Halifesi Harun Reşid, muhafız birliğini Türklerden meydana getirmiştir.
·
Bizans’tan
gelebilecek tehditleri önlemek için merkezi Antakya olan Avasım eyaleti
kurularak Türklerden oluşan askerî birlikler bu şehirlere yerleştirilmiştir.
·
Harun
Reşid’in oğulları Halife Me’mun ve Mu’tasım dönemlerinde ise Türklerin devlet
içindeki etkileri daha da artmıştır. Arap ve İranlılara karşı Türkler denge
unsuru olarak görülmüştür. Halife Mu’tasım zamanında devlet içindeki Türklerin
durumu daha da sağlamlaştı.
·
Afşin,
Aşnas, Boğa el-Kebir, Urtuç gibi Türk komutanlar, ülke içinde çıkan isyanların
bastırılmasında görev almış ve Bizans üzerine Anadolu’ya yönelik seferlere de
katılmışlardır.
·
Bağdat’ın
kuzeyinde sadece Türklere ait olan Samarra şehri kurulmuştur. Türk komutanlar,
idari kadrolarda görev alıp devletin yönetiminde büyük ölçüde söz sahibi oldu. Abbasi
halifeleri, bütün siyasi ve askerî otoritelerini Büveyhiler etkisine girerek
kaybetti. Bağdat, İslam dünyasının bir merkezi olmaktan çıkmıştı.
·
11.
yüzyılda İran'da yeni bir güç olarak Büyük Selçuklular ortaya çıkmıştı. Selçuklu
Sultanı Tuğrul Bey, 1055 yılında Bağdat'ı kurtararak halifeye dinî itibarını
iade etti.
Mısır’da
Kurulan Türk-İslam Devletleri
Tolunoğulları
Devleti (868-905)
·
Ahmed
b. Tolun tarafından Mısır’da kurulmuş Müslüman ilk Türk devletidir.
·
Batıda
Trablusgarp’tan doğuda Fırat Nehri’ne kadar olan topraklar üzerinde hâkimiyet
kurmuştur.
·
Tolunoğlu
Ahmed’in Suriye ve Filistin’i ele geçirmesi, Abbasi halifesini harekete
geçirmiş Tolunoğlu Ahmed’i Mısır valiliğinden azletmiştir. Bunun üzerine
Tolunoğlu Ahmed bağımsızlığını ilan etmiştir.
·
Tolunoğlu
Ahmed’in yerine oğlu Humâreveyh’in on iki yıl süren hükümdarlığında
Tolunoğulları en parlak dönemini yaşamıştır. Humâreveyh’in ölümüm üzerine taht
kavgaları nedeniyle devletin yıkılış süreci başlamıştır.
·
Mısır’da
karışıklıkların devam ettiği 905 yılında Abbasi ordusu Mısır’a girerek
Tolunoğulları hâkimiyetine son vermiştir.
İhşîdîler
(935-969)
·
Kurucusu
Muhammed bin Tuğç’tur. “ihşîd” unvanı almıştır.
·
935’te
Mısır’a vali olarak tayin edilmiş, yönetimi tam anlamıyla ele aldıktan sonra
halkın gönlünü kazanmıştır.
·
Muhammed
b. Tuğç öldükten sonra Ebü'l Kasım geçmiş ancak küçük yaşta olduğu için ailenin
azatlı kölesi Ebü'l Kafûr, sultana vasi tayin edilmiştir.
·
Kafûr’un
968’deki ölümünden sonra devlet yönetiminde karışıklıklar yaşanmaya
başlamıştır.
·
İhşidiler,
Tolunoğulları’ndan farklı olarak Hicaz bölgesini de almışlardır. 969’da
Fatimiler tarafından yıkılmıştır
Eyyubîler
(1171 – 1250)
·
Selahattin
Eyyubi tarafından Mısır’da kurulmuş; Orta Doğu, Hicaz, Yemen ve Kuzey Afrika'da
hüküm sürmüş Müslüman-Türk devletidir
·
Selahaddin
Eyyubi, Nüreddin Zengi'nin teşvikiyle 1169-1171 yılları arasında Mısır'daki
Fâtımi rejimini yavaş yavaş etkisiz hâle getirmiştir.
·
Fâtımi
hilafetine son vererek Mısır’da Abbasiler adına 1171’de hutbe okutmuştur.
·
Nüreddin
Zengi’nin ölümü üzerine Selahaddin, 1174’te Suriye'ye hâkim olmuştur.
·
Haçlılara
karşı başarıyla mücadele eden Selahaddin Eyyubi, 3-4 Temmuz 1187 meydana gelen
Hıttin Savaşı’nda Haçlıları büyük bir yenilgiye uğratmış ve Kudüs’ü
fethetmiştir.
·
Irak,
Filistin, Suriye ve Güneydoğu Anadolu’ya egemen olmuşlardır. Eyyubi ordusunda
Kıpçak Türklerine görevler verilmiştir.
·
30
Nisan 1250 tarihinde Sultan Turan Şah’ın ölümü üzerine Mısır’da Eyyübiler Devri
sona ermiştir.
Memlûklular
(1250-1517)
·
Aybey
tarafından Mısır’da kurulmuştur. Mısır’da kurulmuş ve Suriye ile Hicaz'da hüküm
sürmüş Müslüman Türk devletidir.
·
Sultan
Kutuz Dönemi’nde İslam Dünyası’nı tehdit eden Moğollara karşı 1260’da Aynicâlut
Savaşı kazanılmıştır. Suriye'nin büyük kısmı Memlûkluların eline geçmiştir. Memlûklular,
İslam dünyasının en büyük devleti hâline gelmiştir.
·
İlhanlıların
1258’de Abbasi Devleti’ni ortadan kaldırması üzerine Sultan I. Baybars, Memlûk
tarihinde yeni bir dönem başlatmıştır.
·
Moğol
– İlhanlı Devleti’ni 1260 Ayn Calut ve 1277 Elbistan Savaşları’nda yenerek
Moğol istilasının batıya yönelmesini engellediler.
·
1258’de
Abbasiler’in yıkılışı ile halifeyi himaye altına aldılar.
·
Baharat
Yolu’na egemen oldular
·
Osmanlı
ile yaptıkları 1516 Mercidabık ve 1517 Ridaniye Savaşları’nı kaybettiler.
·
Memlûk
Devleti, Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sonucunda 1517’de sona ermiştir.
BİLİM MEDENİYETİ
·
İslam
medeniyetinin en önemli özelliği bilgi medeniyeti olmasıdır.
·
Hz.
Muhammed’in peygamberliği ve Kur’an öğretileriyle birlikte Müslümanlar, bilime
teşvik edilmiştir.
·
Bedir
Savaşı’nda ele geçirilen esirlerden, Müslümanlara okuma-yazma öğretenlerin
serbest bırakılması, Hz. Muhammed’in eğitime verdiği önemin bir göstergesidir.
·
Hz.
Muhammed’in başlatmış olduğu eğitim-öğretim faaliyetleri, Dört Halife
Dönemi’nde de devam etmiştir.
·
Cami
ve mescitler, İslamiyet’in ilk devirlerinden günümüze kadar İslam toplumunun
eğitim kurumları olarak faaliyet göstermiştir
·
İslam
devletinin başkenti olan Medine’de Mescid-i Nebevi Eğitim ve öğretim
faaliyetleri için ayrılan kısma suffe adı verilmiştir
·
Abbasiler
Dönemi’nde, bilgelik ve hikmet evi anlamına gelen Beytü’l-hikme’nin kurulması
İslam medeniyetinde bir dönüm noktasıdır. Beytü’l-hikme, bir araştırma ve
eğitim kurumu olup Abbasi Halifesi el-Me’mun tarafından kurulmuştur.
·
Abbasi
halifelerinin tıp, astronomi, mantık ve matematik ile ilgili alanlara teşvik
etmesi, kitapları toplatıp tercüme ettirmesi ve âlimlere ve ediplere karşı
cömert tavırları; İslam dünyasında büyük bir fikir hareketini başlatmıştır.
·
İslam
dünyasında gerçek anlamıyla ilk kütüphane Emevi halifesi tarafından Şam’da
kurulmuştur
İlimlerin
Sınıflandırılması
·
İslam
dünyasında düşüncenin ve bilimin ortaya çıkışının dinî, siyasi ve sosyal
nedenleri vardır.
·
Müslümanlar,
bütün yönleriyle Kur’an’ı incelemeye ve Hz. Peygamber’in söz ve davranışlarını
tespite girişmiştir.
·
İslam
âlimleri, dogmatizme sapmadan özgürce ve cesaretle ilmî çalışmalarını
sürdürmüştür.
İslam
Medeniyetinde Âlimler
·
Arap
Yarımadası’nda Dört Halife, Emevi ve Abbasiler dönemindeki fetihlerle Orta
Asya’dan İspanya’ya uzanan geniş coğrafya İslam dünyası hâline gelmiştir.
·
Mısır,
Suriye, Irak ve Mezopotamya’da bulunan en önemli kültür ve medeniyet
havzalarından olan İskenderiye, Urfa, Nusaybin, Antakya, Cundişapur ve Harran
İslam Devleti’nin sınırları içerisinde İslam kültür ve medeniyetinin
oluşmasında önemli kültür havzaları olmuştur.
·
İslam
dünyasındaki bilimsel gelişmelerden etkilenen Avrupa’da, 9. ve 10. yüzyıllardan
itibaren bilim adamları yetişmeye başlamıştır.
·
Müslümanlar,
7. yüzyıldan itibaren iki yüzyıl boyunca bilimleri Yunanlılardan ve
Hintlilerden tercüme yoluyla almıştır.
·
Beytü’l-hikmeve
Nizamiye Medreselerinin kurulmasıyla Bağdat, büyük bir ilim ve kültür merkezi
hâline gelmiştir
·
Cebirin
kurucusu sayılan el-Hârizmî, İslâm felsefesinin ilk temsilcisi Kindî, astronomi
âlimi Ferganî ve el-Belhî’ Bağdat’ta yetişen önemli bilim adamlarıdır.
·
Tabip
ve matematikçi el-Harrani, tabip, kimyacı ve filozof er-Râzî, astronomi âlimi
Bettânî, matematik, astronomi, coğrafya, jeoloji, eczacılık gibi sahalardaki
bilgisi ve araştırıcı kişiliğiyle Bîrûnî gibi âlimler, Câhız, İbn Kuteybe ve
Müberred gibi edipler de havzada yetişen diğer âlimlerdir.
·
İlk
Selçuklu hastanesinin Nişabur’da, Nizâmülmülk tarafından yaptırılan bîmaristan
olduğu bilinmektedir.
·
-Astronomi
tahsili ise rasathanelerde yapılmıştır. İsfahan ve Bağdat’ta Melikşah’ın
yaptırmış olduğu rasathanelerde, Ömer Hayyam ve İsfizârî gibi bilim adamları
çalışmıştır.
Farabi
(870-950)
·
Batı’da
Alfarabius, Abunazar gibi isimlerle tanınan Farabi Aristo’dan sonra “İkinci
Öğretmen” lakabıyla anılmıştır.
·
İslam
dünyasında siyaset felsefesinden ilk bahseden filozof olan Farabi, başta İbn-i
Sina ve İbn-i Rüşd olmak üzere hemen hemen bütün önemli Müslüman filozofları
etkilemiştir.
·
Farabi
felsefede kavramları; tahlilî (analitik) ve terkibî (sentetik) olarak ikiye
ayırmış ve Leibniz (Laybniz) ile Kant’a bu konuda öncülük etmiştir
İbn-i Sina
(980-1037)
·
Fıkıh,
kelam, mantık, felsefe, tıp, astronomi, jeoloji ve matematik ilimlerinde tahsil
gören İbn-i Sina, Batı’da Avicenna, İslam âleminde ise Şeyh el-Reis adıyla
anılmıştır.
·
İbn-i
Sina’nın en önemli eseri, tıp alanında yazmış olduğu “el-Kanun fî’t–Tıb” tır. Tıp
ansiklopedisi niteliğindeki bu eser 19. Yüzyıla kadar Doğu ve Batı dünyasında
el kitabı olarak kullanılmıştır.
İmam Gazali
(1058-1111)
·
Gazali;
fıkıh, hadis, akaid, gramer, felsefe gibi ilimlerde eğitim almıştır.
·
Gazali
hem kabilecilik anlayışına hem de körü körüne kabul edilen mezhepçiliğe
karşıdır.
·
En
ünlü eseri “İhyâü Ulûmi’d-Din” de bozulmuş bir toplumu ıslah etme, tekrar
Kur'an ve Sünnet temelleri üzerine oturtma ve ona asıl İslami erdemlerini
yeniden kazandırmaya çalışmıştır.
İbn-i Rüşd
(1126-1198)
·
Kurtuba’da
doğan İbn-i Rüşd, felsefeden tıbba çeşitli bilim dallarında 94 eser yazmıştır.
·
Aristo’nun
en büyük yorumcusu olarak kabul edilir.
·
12.yüzyıldan
itibaren Avrupa’da “Latin İbn-i Rüşdçülük” denilen bir felsefe ve bilim ekolü
oluşmuştur.
Ekoller
·
İslamiyet’in
Mısır, Filistin, Mezopotamya ve İran’a yayılmasıyla toplumda sosyal ilişkiler artarak
ticaret ve idare düzeni yeni bir hal almıştır.
·
Müslümanlığı
kabul eden kişilerin sorunlarını İslam prensiplerine göre çözmek için bazı
âlimler fikir bildirmiştir.
·
Mezhep
imamı olarak kabul edilen İmam Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Şafi, İmam Ahmet b.
Hanbel bunlardan bazılarıdır.
·
Bu
şahsiyetler, Müslümanlara Kur’an ve Sünneti, kendi anlayışlarına göre
açıklamıştır.
·
Mezheplerin
ortaya çıkışının nedeni insanidir. İnanç ve temel ibadetlerde mezhepler
arasında fark yoktur. İslam düşüncesinde önemli bir yer tutan Kelam ilmi bu
anlayışların bir sonucu olarak doğmuştur. Kaderiye, Cebriye, Mutezile,
Meşşaiyye, Eşariye ve Maturidiye gibi kelami ekoller ortaya çıkmıştır.
İslam
Medeniyetinde Sanat
·
İslam
dünyasında bilim, felsefe ve edebiyatın yanı sıra sanat alanında da önemli
çalışmalar yapılmıştır.
·
İslam
medeniyetinde sanat, estetik ile eşdeğer kullanılmıştır.
·
Müslüman;
güzellik, zarafet, derin kavrayış, yüksek duyarlılık, edep içinde olmalı ve
bunu hayatına yansıtmalıdır. İslam sanatı ve estetiği İslam’ın insan, âlem ve
hayat anlayışından bağımsız değildir.
·
Müslümanların
resimleme ve süslemede diğer kültürlerde rastlanmayan kendine özgü bir sanat
anlayışı vardır.
·
Özellikle
canlı resme ve heykele putperestlik dönemi alğıları etkileyebileceği
düşüncesiyle hoş bakılmamış, Müslümanlar arasında soyut resim diyebileceğimiz,
hüsnü-hat, tezhip, ebru, minyatür gibi sanatlar gelişmiştir.