2. ÜNİTE
İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ
İNSANLIĞIN İLK
İZLERİ
Ø İnsanın geçmişini, tabiatla mücadelesini, sosyal ilişkilerini ve inançlarını öğrenmek geçmişten günümüze ulaşan izlerin incelenmesine bağlıdır.
Ø İnsanoğlunun geçmiş yaşamı hakkında yerleşim yerleri, konar-göçer yaşam alanları, tapınaklar, mezarlar ve doğal çevre araştırılarak çıkarımlar elde edilir.
Ø Yazıdan önceki dönemin aydınlatılabilmesi için en önemli unsur arkeolojik araştırmalardır. Günümüzden yaklaşık 2,5 milyon yıl önce Dünya, buzullarla kaplı olduğu için insan yaşamına uygun değildir.
Ø Buzulların yavaş yavaş erimeye başlamasıyla birlikte özellikle kuzey yarım kürenin bazı alanlarında ılıman iklim kuşakları oluşmuş, doğal çevre insan yaşamına uygun hâle gelmiş ve ilk yerleşme ile ilgili hareketlilikler bu kuşakta görülmeye başlanmıştır
Ø
12 bin yıl önce Anadolu’nun güneydoğusunda ve
Mezopotamya’da Bereketli Hilal olarak da adlandırılan bu coğrafyada iklim
giderek insan yaşamına uygun hâle gelmiş ve bu bölgede nüfus artmaya
başlamıştır.
İLK İNSANLARIN
HAYAT TARZI VE GEÇİM KAYNAKLARI
·
Yazının icadından önceki dönemde insanın hayat
tarzı avcılık ve besin toplayıcılığı şeklindeki tüketici yaşam; yabani
tahılları ıslah ederek kendi kontrolünde planlı bir tarımsal faaliyete başlaması
ile üretici hale gelmiştir.
·
Yerleşik yaşam ve tarımsal üretim sonucunda daha
kolay beslenme yollarının öğrenilmesi, nüfus artışını beraberinde getirmiştir.
·
Anadolu’daki birçok yerleşim bölgesinde yapılan
kazı çalışmaları sonucunda MÖ 9.000’lerden itibaren üreticiliğin başladığı
görülmektedir. Çayönü Höyüğü (Diyarbakır) ve Cafer Höyük (Malatya)
yerleşkelerinde dünyanın en eski buğday türlerinden birisi olan “Emmer evcil
buğdayı”nın bulunması buna örnektir.
·
Yazıdan önceki dönemde insanlar, mağara ve kaya
sığınakları içinde küçük gruplar hâlinde tarımla birlikte kulübe şeklindeki
barınaklarda yaşamaya başlamıştır.
·
“Megaron” tipi evler İzmir’deki Limantepe ve
Baklatepe höyüklerinde görülür.
·
İlk insanlar, kullandığı araç-gereçlerini
kabataşlardan, obsidyen ve kemiklerden; toprak kullanımı ile pişirilmiş
topraktan; zamanla araç-gereç teknolojisi gelişmesi ile mikrolit adı verilen
malzemelerden ve son olarak da madenlerden yapmaya başladılar.
YERLEŞİK İNSAN VE
MEDENİYET
Anadolu’da
Göbeklitepe, Çatalhöyük ve Çayönü gibi yerleşim yazıdan önceki dönemi
aydınlatan önemli yaşam bölgeleridir.
GÖBEKLİTEPE
Şanlıurfa kent merkezinin 18 km kuzeydoğusunda, Örencik köyü
yakınlarındadır. 1995 yılında Arkeolog Klaus Schmidt (Kılaus Şimit) tarafından
başlayan kazılar sonucunda insanlık ve uygarlık tarihini değiştirecek veriler
bulunmuştur.
ÇATALHÖYÜK
Anadolu’da
yazıdan önceki dönemi en iyi yansıtan yerleşim alanlarından bir diğeri ise
Konya’nın Çumra ilçesi yakınlarında bulunan Çatalhöyük yerleşkesidir. Arkeolog
J. Mellart (Melır) tarafından ortaya çıkarılan “kent” oldukça iyi korunmuş
yapılardan oluşur. Çatalhöyük, günümüzde “UNESCO Dünya Mirası” listesinde olan
önemli bir yerdir
ÇAYÖNÜ
Anadolu’
bulunan Diyarbakır’ın Ergani ilçesi sınırlarındaki Çayönü’de önemli bir
merkezdir. Çayönü’nde yapılan kazılar sonucunda 8 000 m2 alan 1964 yılında
Robert J. Braidwood (Rabırt J. Breydvud) ve Halet Çambel başkanlığında bir
ekiple açığa çıkarılmıştır.
SÖZLÜ KÜLTÜR
Yazının
icadından önce insanlar, toplumsal hafızalarını sözlü olarak kuşaktan kuşağa
aktarmış ve bu yolla korumuşlardır.
Eski Yunan’da mit ve efsane anlatıcıları, Türklerde ozan ve
âşık, Afrika’da topluluğun en yaşlıları bu aktarım görevini üstlenmiştir.
NOT: Yine toplumların sözlü
anlatımlarındaki tufan ve yaratılış hikâyeleri benzerlik göstermektedir.
TARİH ÖNCESİ
DÖNEMLENDİRME
Yazının icadından önceki dönem olan tarih öncesi devirler sınıflandırılırken insanların kullanmış oldukları araç- gereç ve madenlerden yola çıkılmıştır.
Tarih öncesi Çağlar: Taş Çağı ve Maden Çağı şeklinde dönemlendirilmiştir.
Taş Çağı: Eski Taş, Orta Taş ve Yeni Taş Çağı;
Maden Çağı da Bakır, Tunç ve Demir Çağı olarak dönemlere ayrılmıştır.
NOT: Dönemlendirmede üretim ve yerleşme biçimi ile yaşam koşulları etkili olmuştur.
Ø Tarih öncesi devirlerin, başlangıç ve bitiş zamanları bölgelere göre farklılıklar gösterir.
Ø
Yazının icadıyla birlikte tarihî çağlar
başlamıştır.
YAZININ GELİŞİMİ
İlk Çağ’da Mezopotamya’daki dinî inanışlar etkisiyle Sümerler, sembol yazısını (piktograf) icat etti. Sümerlerin kullandığı ilk yazılı kil tablet örneklerine Uruk kentinde rastlanmıştır.
Yazılı Kültürün
Başlaması
Sümerlerin Yazıyı icadı, tarihî devirlerin başlangıcı kabul
edilir. Sümerlerden sonra çivi yazısı Akad, Babil, Asur, Hitit ve Urartu gibi
medeniyetler tarafından geliştirilmiştir.
Hiyeroglif yazısını kullanan Mısırlılar, yazı aracı olarak
papirüs ve fırça gibi araçlar kullanmıştır. Mısır yazısı, 24 sessiz harften
oluşan Fenike alfabesinin gelişmesine de model olmuştur.
Daha sonra Sami ve Latin alfabesi geliştirilmiştir.
İLK ÇAĞ’DA BİLİM
·
Bilim, insanlığın ortak ürünüdür ve kökleri ilk
insanlara kadar uzanır.
·
Tarihî süreç içinde Mısır, Yunan, Çin, Hint,
İran, Arap ve Türk gibi milletlerden bilim insanlarının çalışmaları,
medeniyetin gelişmesine katkı sağlamıştır.
·
İlk insanlar, doğa ile ilişkisinde basit teknik
becerileri kullanmıştır.
·
Gökyüzü olaylarının izlenmesi, kaydedilmesi ve
yorumlanması günümüz modern astronomi bilimine temel oluşturmuştur. Modern
astronomideki matematiksel dayanaklar ilk defa Mezopotamya’da kullanılmıştır.
·
Mezopotamya uygarlıkları, ziggurat adı verilen
tapınaklarda gözlem yaparak gök biliminde bilimsel gözlem yöntemini keşfetmiş
ve bilgileri tablolaştırmıştır.
·
Amasya’da yaşamış ve coğrafya konusunda çalışmış
Strabon (Sıtreybın), Anadolu ve çevresinde yaptığı geziler sonucunda on yedi
bölümden oluşan “Coğrafya” isimli eseri yazmıştır.
İLK ÇAĞ’DA BAŞLICA
MEDENİYET HAVZALARI
MÖ
3200- Sümerlerin yazıyı bulması
MÖ
2375- Urkagina Yasaları’nın çıkarılması
MÖ
1900- Anadolu’da yazının kullanılmaya başlanması
MÖ
1700- Hammurabi Kanunları
MÖ
1296- Kadeş Savaşı
MÖ
1280- Kadeş Antlaşması
MÖ
1260-1250 Truva Savaşları
MÖ
1230- Ege Göçleri
MÖ
776 İlk Olimpiyatlar
MÖ
753 Roma’nın Kuruluşu
MÖ
680 Lidyalıların parayı
kullanmaya başlamaları
MÖ
550 Pers İmparatorluğu’nun
kurulması
MÖ
359 İskender İmparatorluğu’nun
kurulması
MÖ
330 Pers İmparatorluğu’nun
yıkılması
MÖ
323 İskender İmparatorluğu’nun
yıkılması
0-
Hz. İsa’nın doğumu
313-
Milano Fermanı
325-
İznik Konsülü
330-
Roma İmparatorluğu’nda Hristiyanlığın resmî din hâline gelmesi
375-
Kavimler Göçü
395-
Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması
476-
Batı Roma’nın yıkılışı
İRAN (PERS) MEDENİYETİ
İran coğrafyasında kurulan ve Geniş topraklara sahip
Persler, satraplık denilen eyalet sistemini oluşturmuşlardır.
Gelişmiş bir posta teşkilatı kuran Persler, Sardes’ten
başlayıp başkentleri Sus’a kadar uzanan Kral Yolu’nu yapmışlardır
HİNT MEDENİYETİ
Hint
medeniyetinde, matematikçiler sıfırı ilk defa kullanmıştır. Sayı sistemindeki
bu erken tarihli gelişme, aritmetiğin gelişim hızını etkilemiştir.
ÇİN MEDENİYETİ
Çinliler;
barut, pusula, kâğıt ve matbaayı icat etmiştir.
Galileo’dan
(Galilo) önce güneş lekeleri konusunda bilgi vermişlerdir.
Günümüzde
de kullanılan geleneksel tıbbın tedavi yöntemleri olan masaj ve akupunkturu
kullanmışlardır.
MEZOPOTAMYA
MEDENİYETLERİ
§
Ulaşım, mimarlık, madencilik, çömlekçilik,
dokumacılık, çiftçilik ve kanal yapımında gelişmişlerdir.
§
Mezopotamya medeniyetleri aritmetik işlemlerde
çarpım tablosunu kullanmış ve dört işlem yapmıştır.
§
Alan ölçümleri ve su kanalları açmak için
geometriden yararlanmışlardır.
§
Dairenin alanı ve silindirin hacmini bulmuş ve
“pi” sayısı için 3,125 değerini belirlemişlerdir.
§
Çemberi 360 dereceye bölmüşlerdir.
§
Mezopotamya’da astronomi gelişmiş, Ay ve Güneş
tutulmaları hesaplanmış ve takvim yapılmıştır.
SÜMERLER
§
Mezopotamya Uygarlıklarından biri olan Sümerler,
MÖ 3200’de çivi yazısını buldular.
§
“Ziggurat” adı verilen çok katlı tapınaklar inşa
ettiler. Tapınaklarda gözlem yaparak gök biliminde bilimsel gözlem yöntemini
keşfetmiş, bilgileri tablolaştırmış ve astronomi alanında ilerlemişlerdir.
§
Ay ve Güneş tutulmalarını hesaplamış; Merkür,
Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn gibi gezegenleri tespit etmişlerdir.
§
Takvimlerini ay yılı esasına göre hazırlayan
Sümerler, bir yılın uzunluğunu sadece 4,5 dakikalık hata ile hesaplamışlardır.
§
Sümer Kralı Urkagina, MÖ 2375’te tarihte bilinen
ilk yazılı kanunları çıkarmıştır.
BABİLLER
Mimaride gelişmiş, Babil Kulesi ve Babil’in Asma Bahçeleri
gibi eserler inşa etmişlerdir.
Kral Hammurabi tarafından Hammurabi Kanunları
hazırlanmıştır.
ASURLULAR
§
Kara kolonileri kurmuş ve yaptıkları ticaret
yolları sayesinde Anadolu’yla güçlü bir ticaret bağı oluşturmuştur.
§
Bu ticari faaliyetleriyle Asurlular, Sümerlerden
öğrendikleri yazıyı Anadolu’ya getirmiş ve burada tarih çağlarının başlamasını
sağlamışlardır.
§
Asurlu tüccarlar, başta Kaniş (Kültepe) olmak
üzere Anadolu’nun pek çok yerinde pazarlar kurmuştur.
YUNAN
MEDENİYETİ
§
Yunan kentlerinde yapılan seçimler, cumhuriyet
ve demokrasinin ilk izleri kabul edilir.
§
Başta Aristoteles (Aristo) olmak üzere Yunan
bilginleri, bitkilere ve hayvanlara ilişkin bilimsel bilgileri derleyerek
botanik ve zooloji alanlarının temellerini atmıştır.
§
Miletli Thales (Tales) ve Pythagoras (Pisagor);
matematik, astronomi ve felsefe alanında önemli çalışmalar yapmışlardır.
ANADOLU MEDENİYETLERİ
HİTİTLER
§
Pankuş adında bir meclis oluşturdular.
§
Tavananna denilen kraliçe yönetimde söz
sahibidir.
§
Hitit Kanunlarında evlenme, boşanma, nikâh,
nişan gibi aileyle ilgili (Medeni Kanun) hususlara yer verilmiştir. Hititler,
gelişmiş hukuk kurallarıyla kadın haklarına kanunlarında yer vermiştir.
§
Anal denilen yıllıklar tutmuşlardır. Olayları
yıllıklara kaydederken tanrıya hesap vereceklerini düşünerek yalan
katmamışlardır.
LİDYALILAR
İnsanlık
tarihinde ilk kez madenî parayı (sikke) basmışlardır.
FRİGLER
Özellikle
tarım alanında ve dokumacılıkta gelişmişlerdir. Tapates adı verilen halı ve
kilimleri dokumuşlardır.
Tarımı
koruyucu sert kanunlar yapmışlardır. Bir öküz öldüren ya da bir saban kırana
ölüm cezası vermişlerdir.
URARTULAR
§
Taş işçiliğinde gelişmiştir. Van Kalesi’nin
yanında su kanalları, su bentleri ve mezar odaları inşa etmiştir.
§
Zengin demir, gümüş ve bakır yataklarına sahip
olan Urartular, maden işleme sanatında ilerleme kaydetmiştir.
MISIR MEDENİYETİ
§
Nil Nehri etrafında ortaya çıkan Mısır
medeniyeti İlk Çağ’daki en büyük medeniyetlerden biridir. Nil’in sularının
taşması sonucu tarlaların sınırları birbirine karışmış ve bu tarlaları ayırmak
için Mısır’da geometri ilmî gelişmiştir.
§
Mısırlılar, bu taşkınların zamanını tespit etmek
için güneş yılını hesaplamıştır. Bir yılı 365 gün olarak hesaplamış ve bir günü
24 saate bölmüşlerdir.
§
Ölümden sonraki yaşama inandıkları için
ölülerini mumyalamışlar böylelikle insan vücudunu tanımışlar, tıp ve eczacılık
bilimlerinde gelişmişlerdir.
§
Firavunları için piramit adı verilen anıt
mezarlar yapmışlardır.
DOĞU AKDENİZ
MEDENİYETİ
FENİKELİLER
Filistin topraklarında yaşamış olan Fenikeliler, Akdeniz
Havzası’nda yapmış oldukları kolonicilik sayesinde ticari ve ekonomik etkileşim
geliştirmişlerdir.
Akdeniz’in ilk uzman gemicileri ve tüccarları olan
Fenikeliler, ticari faaliyetleri sayesinde çivi yazısı ve hiyeroglifin yerine
Fenike alfabesini geliştirmiştir.
NOT:
Fenike alfabesini Yunanlılar ve Romalılar geliştirerek bugünkü Latin alfabesi
oluşturulmuştur.
İBRANİLER
İsrail
topraklarında yaşamış olan ve Yahudilerin ataları olan İbraniler tek tanrılı
semavi din inancını benimsemiştir.
İNSAN VE GÖÇ
İnsanlığın yeryüzündeki serüveninde toplumların sosyal ve
ekonomik aşamaları; avcılık-toplayıcılık, çobanlık, tarım ve uygarlık şeklinde
sıralanabilir.
Bu aşamalarda tarımın öğrenilmesiyle başlayan süreç,
insanlık için önemlidir.
İnsanları yeni kaynak arayışına yönlendiren nedenlerden
birisi nüfus artışıdır. İnsanlar, artan nüfusun beslenme ihtiyacını karşılamak
için yeni arayışlara girmişlerdir. Bunun sonucunda toprağı işlemeyi
keşfetmişler ve hayvanları evcilleştirmişlerdir.
İnsanlar, yerleşik hayata geçtikten sonra beslenmek için av
hayvanlarını izlemeyi ve yer değiştirmeyi bırakmıştır. Bu süreçte konar-göçer
yaşamı devam ettiren toplumlar olsa da yerleşik toplumlar karşısında giderek
sayıları azalmaya başlamıştır.
TOPLULUKLARIN YENİ COĞRAFYALARA HAREKETLERİ
Geçmişten günümüze insanoğlu, zorunluluklar nedeniyle veya
istediği yaşam koşullarına ulaşmak için yaşadığı yerleşim yerlerinden ayrılarak
yeni yerler bulma gayreti göstermiştir.
Tarihin her döneminde yaşanan ve toplumsal hayatın her
aşamasında görülen bu göç hareketleri, insanlık tarihinin seyrini derinden
etkilemiştir.
Yerleşim yerleri ve iklimdeki değişikliklere bağlı geçim
sıkıntısının yaşanmaya başlanması, politik değişiklikler, inanç gruplarının
baskı altına alınması gibi gelişmeler; göçlerin siyasi, ekonomik, dinî ve
coğrafi nedenlerini oluşturur.
EGE GÖÇLERİ
“Deniz Kavimleri Hareketi” olarak da ifade edilmiş, MÖ 13.
yüzyıl sonları ile MÖ 12. yüzyıl başlarında iki aşamada yaşanmıştır.
Göçleri gerçekleştiren toplumlar genellikle Ege ve
Akdeniz’deki adalardan geldiği için tarihçiler bu göçlere Ege Göçleri ismini
vermiştir. İlk olarak Yunanistan’dan başlamıştır.
AMURRU (BABİL) GÖÇLERİ
Amurrular, MÖ 3. binyılın son yüzyıllarında Arabistan’dan
Filistin ve Suriye çevresine göç etmişler ve daha sonra buradan da doğuya doğru
göçlerini sürdürmüşlerdir.
Elamlar ile birlikte Sümer Devleti’nin yıkılmasında başlıca
rolü oynamışlardır.
AKAD GÖÇÜ
MÖ 3. binde Sami kökenli olan Akadların, Suriye’den Fırat
Nehri’ni izleyerek Sümer ülkesine doğru yavaş yavaş gerçekleştirdiği göçlerdir.
Bu göçler sonrasında Akadlar, Sümer kent kültürünü özümsemiş
ve bu kültürü sonraki toplumlara aktarmıştır.
HURRİ GÖÇLERİ
Mezopotamya
ve çevresine MÖ 3. binyılın sonlarında büyük bir göç dalgasıyla kuzeyden gelen
Hurriler; Doğu Anadolu, Orta Fırat Havzası ve güneyde Filistin’e kadar geniş
bir alana yayılmıştır.
FRİG GÖÇLERİ
Frigler,
Makedonya ve Trakya’dan Boğazlar yoluyla Anadolu’ya göç eden Trak
boylarındandır. Bu göçler, MÖ 1200-800 yılları arasında yaşanmıştır.
YAHUDİ VE HIRİSTİYAN GÖÇLERİ
İlk Çağ’da insanlar sosyal, ekonomik, siyasi ve coğrafi
nedenlerin yanı sıra dinî sebeplerden dolayı da göç etmek zorunda kalmıştır.
Semavi dinlere inanan insanlar, inançlarından vazgeçmeyerek
kendilerine uygulanan dinî baskılardan dolayı göç etmeyi tercih etmiştir.
Yahudi sürgünleri ve ilk Hristiyanların Roma baskısından
kaçmaları bu göçlere örnek gösterilebilir. MÖ 587 yılında Babil Hükümdarı II.
Nabukadnezar, Yahuda Krallığı’nı istila ederek Kudüs Mabedi’ni tahrip etmiş ve
nüfusun büyük bir kısmını sürgün etmiştir. Babil, Pers Kralı Kiros tarafından
ele geçirilmiş ve sürgünde olan Yahudilere dönüş izni verilmiştir.
Yahudilerin yaşadığı bu topraklara Perslerden sonra Büyük
İskender ve Roma İmparatorluğu hâkim olmuştur. Yahudiler, MS 66-73 tarihleri
arasında Roma yönetimine karşı isyan etmiştir. Bu isyan nedeniyle Roma orduları
Kudüs’e yönelerek Yahudileri bölgeden göç etmeye zorlamıştır. Romalılara karşı
direnişleri devam eden Yahudilerin ikinci isyanı MS 132-135’te gerçekleşmiştir.
İlk Çağ’da dinleri nedeniyle baskıya maruz kalan diğer bir
inanç grubu da Hristiyanlardır. Hristiyanlık, 1. ve 2. yüzyıllarda özellikle
fakir halk arasında Roma İmparatorluğu sınırları içerisinde hızlı ve gizlice
yayılmıştır. Roma İmparatorluğu’nda Hristiyanlık serbest bırakılmadan önce Roma
baskısından kaçarak Anadolu’ya gelen ve burada inançlarını gizlice sürdürmeye
çalışan ilk Hristiyanların izleri Kapadokya ve Antakya’da görülebilmektedir,
Roma İmparatorluğu, 4. yüzyılda Milano Fermanıyla Hristiyanlığı önce serbest
bırakmıştır sonra da resmî din olarak kabul etmiştir.
İLK ÇAĞ’IN TÜCCAR
TOPLULUKLARI
ASURLAR
Asurların
iki yüzyıl kadar Anadolu’da sürdürdükleri ticari faaliyetler, Koloni devri (MÖ
1950-1750) olarak isimlendirilir. Hâkimiyet alanlarını zamanla Doğu Anadolu,
Güney Doğu Anadolu, Suriye, Filistin ve Mısır’a kadar genişletmişlerdir.
LİDYALILAR
Lidyalıların, insanlık tarihinde ilk kez madeni parayı (sikke), ücretli askerlerinin maaşlarını ödemek için icat ettikleri tahmin edilmektedir. Lidyalılar, bu icatla dünya ticaretinde yeni bir atılımı başlattılar.
Aristotales’in
deyimiyle değiş tokuşun zorunlu gerekliliğinden para ortaya çıkmış bir başka
tarz kazanç becerisi olan ticaret işi oluşmuştur.
FENİKELİLER
Doğu
Akdeniz sahil şeridinde genel olarak denizcilik ve deniz ticareti ile
uğraşmışlardır.
Bu
denizci kavim, gemilerin inşası amacıyla gerekli keresteleri temin etmek için
gelişmiş bir ormancılık faaliyeti de yürütmüştür.
Doğu Akdeniz’de çok iyi bir ticaret ağı kurmuş olan
Fenikeliler, Batı Akdeniz’de de ticaret kolonileri kurmayı başarmıştır.
Zamanla Mısır, Kıbrıs, Girit ve Rodos dışında Sicilya,
Sardunya ve İspanya’ya kadar uzanan birçok yerde ticaret kolonileri kuran
Fenikeliler, bu sayede dünya deniz ticaretini kontrol etmeyi başarmıştır.
SOĞDLAR
İslam öncesi Orta Asya tarihinde, merkezi Semerkant olmak
üzere birçok şehir devletinden oluşurdu.
5. yüzyılın ortasında Eftalitlerin (Ak Hunlar) ve 558
yılında Kök Türklerin hâkimiyetine giren Soğd bölgesi, özellikle Kök Türk
zamanında Orta Asya’nın ekonomik, siyasi ve kültürel merkezi oldu.
Soğdlu tüccarlar Kök Türk koruması altındaki Çin’den
İtalya’ya kadar uzanan İpek Yolu üzerindeki ticareti kontrol etmiştir.
İslam öncesinde olduğu gibi İslami dönemde de Soğdlar, İpek
Yolu üzerinde etkin rol oynamayı sürdürmüştür.
KABİLEDEN DEVLETE
§
Kabile, aynı atadan gelen ve birbirine kan
bağıyla bağlı bulunan büyük insan topluluğuna verilen isimdir.
§
Büyük devletler ve imparatorluklar kurulduktan
sonra bile kabile konfederasyonları varlıklarını büyük oranda sürdürmüştür.
§
Coğrafya veya iklimin hayat tarzlarını
şekillendirmesiyle köyler ve kabile konfederasyonları zamanla şehir
devletlerini oluşturmuştur.
§
İlk Çağ medeniyet alanlarına bakıldığında
Mısır’da “nom”, Sümerlerde “site”, İyon ve Dorlarda “polis” adı verilen şehir
devletleri kurulmuştur.
İLK DEVLETLERDE
GÜCÜN MEŞRUİYET KAYNAĞI
§
İlk Çağ’ın başından itibaren Mezopotamya, Mısır,
Anadolu gibi bölgelerde geniş alanlara hükmeden güçlü siyasi oluşumlar ortaya
çıkmıştır. Bu siyasi oluşumların çoğu monarşi ile yönetilmiştir.
§
Krallar, yönetimdeki meşruluğunu yani güçlerini
dinden almıştır. Bu nedenle ilk devletlerde gücün meşruiyet kaynağı
tanrısaldır.
§
Anadolu’da Hititlerin yönetimi dine dayalı bir
krallık veya teokratik bir monarşidir. Urartularda krallar yaptıkları işleri
tanrıları “Haldi” adına yaparlardı.
§
İlk Çağ Yunan medeniyetinin temellerinin
atıldığı Girit Adası’nda halk, soylular ve kral tarafından yönetilirdi.
Yöneticiler; sanat, ticaret, din gibi hemen her konuda söz sahibi olup egemen
sınıfı oluştururdu. Yöneticilerin din adına söz sahibi olması yönüyle
yönetimleri teokratikti.
§
Batı Anadolu’da güçlü bir medeniyet oluşturan
İyonlar, genel olarak Yunan tanrılarına inanırlardı.
§
İlk Çağ’ın önemli bir diğer medeniyet merkezi
olan Mezopotamya uygarlıklarından Sümerlerde yönetici olan “Ensi”ler yani
rahip-krallar; en yüksek rahip, yargıç ve komutandı.
§
Asur ve Babillerde ise kral, büyük tanrıların
yeryüzündeki temsilcisi olup onlar adına ülkeyi yöneten rahip krallardı. Ünlü
Babil Kralı Hammurabi, bu anlayıştan farklı olarak kendisini adaletin kralı
olarak ifade etmiştir.
§
Mısır Krallığı’nın ilk dönemlerinde krallar,
tanrının yeryüzündeki temsilcisidir.
§
Makedonya Krallığı, diğer Yunan şehir
devletlerinde olduğu gibi aristokrasi ile yönetilirdi. Aristokraside
soylulardan oluşan konsül, pek çok yetkiye sahipti. Ancak Makedonya Kralı II.
Philippos (Filip) Dönemi’nde bu durum değişmiş ve konsülün öneride bulunma
yetkisi dışında kral üzerinde herhangi bir etkisi kalmamıştır.
§
Büyük İskender ise doğu kültürlerinden
etkilenerek gücünün meşruiyet kaynağını tanrısallaştırmıştır.
İLK SİYASİ
ORGANİZASYON TÜRLERİ
§
Sümerlerde site olarak bilinen şehir devletleri
ortaya çıkmıştır. Babil Devleti benzer bir yapıda olsa da iktidarı ele geçiren
güçlü krallar merkezî otoriteyi daha da güçlendirmiştir. Bir diğer Mezopotamya
medeniyeti olan Asurlular ise istilacı bir yapıya sahiptir. Mezopotamya dışında
pek çok yeri yönetimine alarak imparatorluk görünümüne kavuşmuştur.
§
Hititlerde kralın yanında Pankuş adında bir
meclis vardır.
§
Yunan medeniyetinin ortaya çıktığı coğrafya, dar
bir sahil şeridine sahip olması ve yüksek dağlarla birbirinden ayrılması
nedeniyle burada merkezî devletler kurulamamış, polis adı verilen şehir
devletleri ortaya çıkmıştır. Atina ve Sparta gibi polisler arasında bitmek
bilmeyen mücadeleler yaşanmıştır.
§
Kralın yetkilerinin azalması, onu denetleyen
meclislerin yetkilerinin artmasıyla krallık artık saltanat olmaktan çıkmış ve
krallar belirli bir sınıf tarafından seçilmeye başlamıştır. Böylece soylular,
iktidarı ele geçirerek aristokratik yönetim anlayışını kabul ettirmiştir. İlk
Çağ Yunan kentlerindeki bu seçim, cumhuriyet ve demokrasi anlayışının ilk
izleridir.
§
Yunan medeniyeti içinde, soyluluğa dayalı
ayrıcalıklı sınıf olan aristokratlara veya halka karşı zaman zaman güç
kullanarak yönetimi ele geçiren kişiler olmuştur. Bu kişilere tiran bunların
yönetimine de tiranlık denmiştir.
§
İlk Çağ’da Persler; İran, Anadolu, Mezopotamya,
Mısır ve hatta Yunanistan’ın bazı bölgelerini içine alan büyük bir imparatorluk
kurmuşlardı.
İLK DEVLETLERDE ASKERÎ,
SOSYAL VE EKONOMİK YAŞAM
§
Medeniyetlerin ekonomik yaşam ve askerî
yapılarında coğrafya belirleyici bir unsurdur.
§
Mezopotamya’da toplum; soylular, din adamları ve
köleler gibi sınıflara ayrılmıştır. Halkın çoğunluğu tarım ve hayvancılıkla
uğraşan çiftçilerdir. Toplumda marangozlar, yazıcılar, çömlekçiler, mimarlar,
duvarcılar gibi zanaatkârlar ve zengin tüccarlar vardır.
§
Batı Anadolu’da zengin tarım alanlarına ve maden
yataklarına sahip olan Lidyalılar, Kral Yolu’nu kullanarak ticarette gelişmiş
ve büyük bir refaha kavuşmuştur.
§
Friglerin temel geçim kaynağı ise tarım ve
hayvancılıktır. Tarım, başta hukuk olmak üzere Frig toplumunda hayatın her
alanını etkilemiştir.
§
İlk Çağ’da, Yunan coğrafyasında kurulan
polisler, dağlık arazi nedeniyle yeterli hububatı üretememiştir. Bazı şehirler
bu sorunu çevre bölgeleri kolonileri yaparak çözmeye çalışmışlardır. Şehir
devletleri gıda ihtiyaçlarını karşılarken ticari alanda da gelişme
göstermiştir.
§
Yunanlılar; zeytinyağı, şarap ve imal ettikleri
malların ihracatına karşılık buğday ve hammadde ithal etmiş ve böylece ticari
alanda da gelişme göstermişlerdir.
§
Büyük İskender, Doğu Seferi’ni Pers
İmparatorluğu’na ait ticaret yollarını ele geçirmek amacıyla düzenlemiştir.
§
Roma İmparatorluğu da kurulduğu coğrafya gereği
deniz ticaretine ve kolonizasyon faaliyetlerine yönelmiştir. Romalı tüccarlar,
Akdeniz ve Batı Avrupa’daki Roma topraklarında oluşan barış ortamından
faydalanarak uzun mesafeli ticaret yapmıştır.
§
§
Mısır’da Nil Nehri etrafında verimli ovaların
oluşması, Mısır’ın temel geçim kaynağının tarım olmasını sağlamıştır.
KANUNLAR DOĞUYOR
§
İnsanların toplum hâlinde yaşamaya başlaması ve
ilk siyasi teşkilatların oluşmasıyla birlikte hukuka ihtiyaç duyulmuştur. İlk
Çağ’da yapılan hukuk kuralları kaynağını akıl, gelenek ve kutsal kitaplardan
almıştır.
§
Yazının icadından önce hukuk kuralları, sözlü
olarak nesilden nesile aktarılmıştır.
§
Türkler de sözlü hukuk kurallarını uzun süre
uygulamıştır. Hunlar da hukukun temelini, kaynağını geleneklerden alan sözlü
hukuk kuralları yani töre oluşturmuştur.
§
Yazının icadıyla birlikte yazılı hâle gelen
hukuk kurallarının ilk örnekleri Sümerlerde görülür. Baştanrı tarafından
hükümdarlığın kendisine verildiğini ifade eden Sümer Kralı Urkagina, kötü idare
sebebiyle meydana gelen yolsuzlukları, halkın huzursuzluğunu ve hoşnutsuzluğunu
gidermek için bir adaletname hazırlamıştır.
§
Babil Kralı Hammurabi’nin yaptığı kanunlar
önemli bir yere sahiptir. Her ne kadar Hammurabi kendini adaletin kralı olarak
ifade etse de kanunlarını Tanrı Şamaş’ın önünde durduğu bir stelin alt kısmına
yazdırmıştır.
§
İlk Çağ Anadolu medeniyetlerinden biri olan
Hititler, gelişmiş bir hukuk sistemine sahiptir. Hitit Hukuku ile ilgili
günümüze kadar ulaşan tabletler vardır. Hitit Kanunları, içerik bakımından Sami
kavimlerinin kanunlarından farklı olup Sümer Kanunları gibi insancıldır.
§
İbranilere kadar çok tanrılı din inanışı
yaygınken İbraniler tek tanrılı semavi din inancını benimsemiş ve bunun
sonucunda ilahi kökenli hukuk kuralları bu dönemde görülmeye başlanmıştır. “On
Emir” olarak bilinen bu hükümler, İsrailoğulları’nın Mısır’dan çıkışlarından
sonra Sina Dağı’nda Allah tarafından Hz. Musa’ya bildirilen emirlerdir.
NOT: Yahudi inancına göre Tanrı ile İsrailoğulları
arasında yapılan ahdi (anlaşma) içeren, Yahudiler’in kutsal kitabına
Hristiyanlar, günümüzde “Ahd-i Atîk” (Eski Ahit) demektedir.