Yumuşama Dönemi (Detant) : Doğu-Batı blokları
arasında savaş tehlikesinin azaldığı, uzlaşma ihtimalinin arttığı, iki tarafın
da dünyanın herhangi bir bölgesinde çıkacak bir savaşın küresel çapta bir
savaşa dönüşmemesi için tedbirli davrandığı dönemdir. Yumuşama politikasında
özellikle 1962’deki Küba Füzeler Krizi etkili olmuştur.
* Stalin’in 1953’te ölmesinden sonra SSCB’de yönetime gelen
Nikita KRUŞÇEV, Batı Bloku ile ilişkileri geliştirmek için bazı diplomatik
adımlar attı (Federal Almanya’yı tanıdı, Avusturya ile anlaşma yaparak SSCB
askerlerini bu ülkeden çekti).
Dehşet Dengesi: SSCB’nin 1957’de başlattığı
Sputnik Uzay Programı ile nükleer teknolojide uzay çağı başladı ve bu durum
beraberinde istikrarı, bir çeşit denge durumunu getirdi. Dehşet dengesinin
temelinde her iki ülkenin de (ABD-SSCB) 2. vuruş kapasitesine sahip olması
yatar. Yani en güçlü saldırıda bile karşı tarafın karşılık verecek gücü vardı
ve bu durum nükleer bir savaşa yol açabilirdi. Bu yüzden iki taraf bir yandan
yarışa devam ederken, bir yandan da nükleer bir savaşı önlemek için tedbirler
almaya başladı. 1962’deki Küba Krizi bir dönüm noktasıdır, bu olaydan sonra
Yumuşama Dönemi başladı. Bu kriz sırasında izledikleri “savaş eşiği politikası”nın
hangi sonuçları doğurabileceğini gören iki ülke, nükleer silahsızlanmaya dair
görüşmelere başladı. İki devletin ilişkilerinde yumuşamanın oluşmasında 2 etken
daha vardır: SSCB-Çin ilişkilerinin bozulması, Bağlantı-sız Devletler.
Helsinki Deklarasyonu (1975) : Yumuşama
politikası’nın “Avrupa”ya yansımasını temsil eden bir bildiridir. 35 ülkenin
temsilcisi imzaladı. Avrupalı devletler, “sınırların dokunulmazlığı” ilkesini
burada kabul ederek SSCB’nin II. Dünya Savaşı sonrasındaki kazanımlarını resmen
tanımış oldular. Avrupa’da detant (yumuşama) ortamının çıkması, SSCB’nin Çin’e
karşı elini güçlendirdi.
II. Berlin Buhranı (1958-1961) : 1958’de Kruşçev
Batılı devletlerin Berlin’den çıkması ve Berlin’in “serbest şehir” olması
gerektiğini ileri sürerek yeni bir kriz başlattı. Kruşçev’in asıl amacı Batılı
devletlerin Doğu Almanya’yı tanımasını sağlamaktı. Ayrıca Doğu Berlin’den Batı
Berlin’e olan yoğun miktarda kaçışlar, Doğu Almanya’da nitelikli işgücü
sıkıntısına sebep olduğu için Kruşçev’i huzursuz ediyordu. Bu kaçışları önlemek
için 1961’de Berlin’de şehrin Doğu ve Batı bölümünü birbirinden ayıran bir
duvar inşa edildi. Yıkıldığı 1989’a dek Batı’da “Utanç Duvarı” olarak anılan bu
duvar; Berlin’in ve Almanya’nın bölünmüşlüğü ile Doğu-Batı Blokları arasındaki
düşmanlığın, Demir Perde’nin simgesi oldu.
Küba Buhranı (1962) : “Küba Füzeler Krizi” olarak
da bilinir. Komünist Fidel Castro ve arkadaşları,Küba diktatörü Batista’yı
1959’da devirerek komünist bir rejim kurmuşlardı. Bir ABD casus uçağı 1962’de
Küba’da Ruslar tarafından inşa edilmekte olan nükleer füze tesislerini tespit
etti. New York ve Chicago bu füzelerin menzilindeydi. Bunun üzerine ABD Başkanı
John F. Kennedy, füzelerin derhal sökülmesini isteyerek Küba’yı denizden ablukaya
aldı. Bu sırada bazı füze parçalarını taşıyan SSCB gemileri Atlantik
Okyanusu’nda Küba’ya doğru ilerliyordu. Kennedy ablukayı delmeye kalkarlarsa
gemilerin batırılacağı-nı duyurdu. ABD ve SSCB savaşmaya ilk defa bu kadar
yaklaştılar. Bütün dünya nükleer bir savaş teh-likesiyle karşı karşıyaydı.
ABD’nin kararlılığını gören Kruşçev geri adım attı. ABD’nin Küba’yı işgal
etmemesi ve Türkiye’ye yerleştirilen Jüpiter füzelerinin sökülmesi karşılığında
Küba’daki füze rampalarının sökülmesini kabul etti.
* Küba Buhranı’nın sonuçları:
a-) Çin, SSCB’yi devrimci davaya ihanetle suçladı, SSCB’ye
karşı güvensizlik duyan Küba Çin’e yanaştı
b-) Dünyanın nükleer felaketten kılpayı kurtulduğu 27 Ekim
1962 günü, nükleer silahsızlanma çabala-rının ve Yumuşama Dönemi’nin başlangıcı
oldu
c-) Türkiye iki süper güç arasında sıkışmış olduğunu ve
güvenliğinin olmadığını fark etti.
Vietnam-ABD Savaşı (1964-1973)
* II. D.S.’ndan sonra Ho Chi Minh, komünist Vietnam
Demokratik Cumhuriyeti’ni kurduğunu açıkladı. Bunu kabul etmeyen Fransa’nın 1946’daki
saldırısı ile Çinhindi Savaşı başladı. 1954’te Vietnam’ın ku-zeyinde Ho Chi
Minh’in komünist Vietnam’ı, güneyinde ise Batı yanlısı Güney Vietnam Cum. Kuruldu
* Kuzey Vietnam’ın Tonkin Körfezi’nde gemilerini batırdığını
iddia eden ABD, 1964’te Vietnam’a saldırdı. Kimyasal silah dahil her yolu
deneyen 200 milyon nüfuslu süper güç ABD, topyekün direnen 17 milyon nüfuslu
Vietnam’a yenildi. (Film Önerisi: Günaydın
Vietnam
* Televizyonun verdiği savaş sahneleri ABD’de savaş karşıtı
bir hareket doğurdu. Özellikle 1968 yılında ABD, savaş karşıtı öğrenci
eylemleriyle sarsıldı
* ABD’yi Vietnam batağından çıkarmak isteyen Dışişleri
Bakanı Henry Kissinger’ın çabalarıyla “Nixon Doktrini” yayımlandı ve ABD
1973’te Vietnam’dan çekildi. Kuzey Vietnam 1975’te Güney Vietnam’a girerek
ülkeyi birleştirdi
* Milyonlarca Vietnamlının öldüğü ve Vietnam topraklarının
harap olduğu bu savaş, II. D.S.’ndan sonraki en büyük felaketti. ABD buradaki
yenilgisiyle büyük bir itibar kaybı yaşadı.
Nixon Doktrini (1969) : “Guam Doktrini” olarak da
bilinir. Pasifik Okyanusu’ndaki ABD üssü Guam Adası’nı ziyaret eden ABD Başkanı
Richard Nixon tarafından ortaya atılan doktrindir. Buna göre ABD artık dünyanın
neresinde olursa olsun doğrudan savaşa girmek yerine müttefiklerine askerî ve
ekono-mik destekle yetinecektir (Bir anlamda “maşa politikası”dır). ABD’nin
Vietnam’dan adım adım çıkmasını kolaylaştırmıştır.
Keşmir Sorunu (1947) : Hindistan-Pakistan
sınırındaki Keşmir bölgesinin hakimiyeti nedeniyle dönem dönem iki devlet
arasında savaşa neden olan sorundur. Nüfusunun büyük kısmı Müslüman olan
Keşmir’in 1947’de Hindistan tarafından ilhakı, 1948’de Hindistan-Pakistan
Savaşı’na sebep oldu. BM’nin araya girmesiyle savaş durdu. Önceleri
Bağlantısızlar Hareketi’ne katılan Hindistan zamanla SSCB’ye yaklaşırken
Pakistan Batı Bloku ile yakınlaştı. 1963’te Keşmir’de Hindularla Müslümanlar
arasında çatışmalar yaşanırken 1965’te Pakistan askerlerinin Keşmir’e
girmesiyle savaş tekrar başladı. İki ülke 1966’da Taşkent Deklarasyonu’nu
imzalayarak barıştı (Bugün halen Hindistan toprağıdır).
SSCB’nin Afganistan’ı İşgali (1979)
* Stratejik öneminden dolayı 19. yy’da İngiliz ve Ruslar
arasın-da rekabet konusu olan Afganistan, 1919’da bağımsız oldu. Sovyet yanlısı
Babrak Karmal’ın yönetimi ele geçirmesini Afgan halkı kabul etmeyince SSCB
1979’da Afganistan’ı işgal etti. 3 milyon Afgan, Pakistan’a iltica etti
* Uluslararası arenada büyük tepki toplayan bu işgal,
Yumuşama Dönemi’nin sona erdiği endişesini doğurdu. ABD Senatosu, SSCB ile
imzalanan SALT-II Antlaşması’nı onaylamadı. Türkiye dahil birçok Batılı ülke
1980 Moskova Olimpiyatları’nı boykot etti
* Afgan halkının direnişi SSCB’ye ABD’nin Vietnam’da
yaşadığı hezimetin bir benzerini yaşattı. SSCB, 1988 Cenevre Antlaşması ile
Afganistan’dan çekildi. Bu başarısızlık, Sovyet uydusu (yandaşı) birçok
devlette ayrılık hareketlerini tetikleyerek SSCB’nin dağılmasında etkili oldu.
SALT-I Antlaşması (1972) : Moskova’da ABD Başkanı
Nixon ile SSCB lideri Brejnev arasında imzalandı. Konvansiyonel silahların
(füzesavarlar) sınırlandırılmasıyla ilgilidir
SALT-II Antlaşması (1979) : Viyana’da ABD Başkanı
Carter ile Brejnev arasında imzalandı. Uzun menzilli nükleer silahların
sınırlandırılmasıyla ilgilidir. SSCB Afganistan’ı işgal edince ABD Senatosu bu
antlaşmayı onaylamadı. Görüşmeler 1986’ya dek sürdü. ABD 1986’da bu antlaşmadan
çekildi. SALT I ve II Antlaşmaları, Yumuşama Dönemi’ndeki uzlaşma arayışını
yansıtan antlaşmalardır.
BAĞLANTISIZLAR HAREKETİ
* Üçüncü Dünya ülkeleri, bağımsızlıklarını kazandıktan sonra
ekonomik kalkınma için işbirliği yapmaları gerektiğini anladılar. Bu hareketin
temel özelliği, ittifak bloklarının (Doğu-Batı) dışında kalmayı tercih
etmeleridir. Az gelişmiş ülkeler olarak kendi aralarındaki ilişkilere önem verdiler
* Üçüncü Dünya kavramı, kapitalist veya komünist bloka dahil
olmayan az gelişmiş ülkeler için kullanılır. Latin Amerika, ortadoğu, Güney ve
Güneydoğu Asya ülkelerinin çoğu bu harekete katıldı
* Bandung Konferansı (1955) : “Asya-Afrika
Konferansı” da denir. Endonezya’nın Bandung şehrinde toplandı. Bağlantısızlık
Hareketi bu konferansla doğmuştur. Bağlantısızlığın temelindeki “barış içinde
bir arada yaşamanın 5 ilkesi” de burada ortaya atılmıştır: Bağımsızlık / Askerî
ittifaklara katılmamak / Kendi topraklarında başka devletlere ait askerî üs
açılmasına izin vermemek / Ulusal kurtuluş müca-delelerine destek vermek /
İkili ittifaklara girmemek
* Bağlantısızlık Hareketi’nin önde gelen 3 lideri:
Jawaharlal Nehru (Hindistan), Tito (Yugoslavya), Nasır (Mısır)… Komünist
Yugoslavya bu harekete katılarak Soğuk Savaş’ı şiddetle reddetmiştir
* Bağlantısızların ilk örgütlü toplantısı 1961
Belgrad Konferansı’dır
* Bağlantısızlar nükleer silahsızlanmayı da savunur.
Bağlantısız devletlerin bazıları liberal demokratik devletler, bir kısmı ise
otoriter sosyalist devletlerdir.
ARAP-İSRAİL SAVAŞLARI
1948 Arap-İsrail Savaşı
* İsrail’in bağımsızlığını ilan ettiği gün Mısır, Suriye,
Irak, Ürdün ve Lübnan orduları Filistin’e girdi
* Yapılan savaşta İsrail bu devletleri yendi. Sadece ateşkes
antlaşması imzalandı (Bu devletler İsrail’i resmî olarak tanımadıkları için
* ABD ve BM’nin İsrail yanlısı tutumları nedeniyle bu
savaştan sonra Araplar arasında SSCB’ye sempati artı. Sosyalist nitelikli Arap
milliyetçiliği güçlenmeye başladı
1956 Arap-İsrail Savaşı (Süveyş Krizi)
* Askerî bir darbeyle yönetimi ele geçiren SSCB sempatizanı
Mısırlı Cemal Abdünnasır, 1956’da İngiliz-Fransız şirketine ait Süveyş
Kanalı’nı millileştirdiğini duyurdu. Buna tepki duyan İngiltere ve Fransa
havadan, İsrail ise karadan Mısır’a saldırdı
* Duruma öfkelenen ABD ve SSCB’nin uyarıları üzerine bu 3
ülke işgal ettikleri yerlerden çekildi. Savaşta büyük kayıplar vermesine rağmen
bu olayla Nasır’ın prestiji arttı. Bu savaş Fransa ve İngiltere’ nin eski gücünün kalmadığını, dünya liderliğini
ABD ve SSCB’ye kaptırdıklarını gösteren ilk olaydır.
1967 Arap-İsrail Savaşı (6 Gün Savaşı)
* SSCB’nin desteğini alan Mısır, Tiran Boğazı’nı İsrail’in
geçişine kapatınca İsrail ani bir saldırıyla savaşı başlattı. Mısır, Ürdün ve
Suriye hava kuvvetlerini kısa sürede saf dışı bırakan İsrail; bölgede bulunan
ABD donanmasına ait 6. Filo’nun da yardımıyla rakiplerini sadece 6 günde
yenilgiye uğrattı
* Bu savaş, Arap-İsrail savaşlarının dönüm noktasıdır. Çünkü
İsrail Suriye’den Golan Tepeleri’ni, Mısır’dan Sina Yarımadası’nı,
Filistinlilerden ise Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze’yi ele geçirerek
topraklarını 4 kat büyütmüştür. Nasır’ın Arap dünyasındaki itibarı
sarsılmıştır.
1973 Arap-İsrail Savaşı (Yom Kippur Savaşı)
* 1967’de kaybettikleri toprakları geri almak isteyen Mısır
ve Suriye ani bir saldırı düzenledi
* ABD İsrail’i, SSCB Mısır ve Suriye’yi destekledi. Araplar
açısından başarılı bir savaştır. İsrail işgal ettiği bazı yerlerden çekildi.
Bunda Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri (OAPEC)’in petrol fiyatlarını yükseltmesi
(1973 Petrol Krizi) ve bunun üzerine Batılı devletlerin araya girmesinin de
etkisi vardır
* Yahudilerin kutsal ayı Yom Kippur’da yapıldığı için bu
adla da anılan bu savaştan
1973 Petrol Krizi : Petrol piyasası 1960’a kadar
“Yedi Kız Kardeş” denen 7 Amerikan şirketinin tekelin-deydi. 1960’ta Petrol
İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı (OPEC)’ nın, sonrasında da OAPEC’in kurulmasıyla petrol üreten ülkeler de söz sahibi
olmaya başladı. 1973’teki Arap-İsrail Savaşı sırasında OAPEC, petrol
fiyatlarını arttırarak İsrail ve Batı’ya ders vermek isteyince dünya çapında
bir petrol krizine neden oldu. Batı böyle bir durumla tekrar karşılaşmamak için
enerji çeşitliliğini arttırma, alternatif enerji kaynakları bulma yoluna gitti.
Bu krizden sonra doğal gaz ve nükleer enerjiye ağırlık verildi.1973 Petrol
Krizi Batılı gelişmiş sanayileri olumsuz etkilese de bir süre sonra durumu
dengelemenin yolunu buldular; Arap ülkelerine sattıkları teknoloji ve silahlara
zam yaptılar.
İran-Irak Savaşı (1980-1988)
* İran’la imzaladığı Cezayir Antlaşması (1975) ile Şatt’ül
Arap ve Kürt meselesini halleden Saddam yönetimindeki Irak, hızla silahlanmaya
başladı. Irak’ın İran’a saldırmasının nedenleri şunlardır
a-) İran’da 1979’da yaşanan İran İslam Devrimi’nin yarattığı
kaos ortamından faydalanıp sınır sorunlarını kendi lehine çözme hevesi
b-) İran’daki İslam Devrimi’nin Arap dünyasına yayılmasını
istememesi
c-) İran’ın Sünni Irak yönetimine karşı Şii Iraklıları
kışkırtması
d-) Saddam’ın Arap dünyasında Camp David Ant. ile itibarı
sarsılan Mısır’ın yerini doldurmak istemesi
* Saddam’ın 1980’deki ani saldırısıyla Irak, İran içlerinde
ilerledi. Bir süre sonra İran bu saldırıyı püskürttü. Batılı ülkeler her iki
tarafa da silah sattı. Saddam, Irak Kürtlerinin ihanet ettiği gerekçesiyle 16
Mart 1988’de Halepçe kasabasına kimyasal saldırı düzenledi, 5 bin insan
hayatını kaybetti. Sonuç
- İki ülke de yaklaşık birer buçuk milyon insanını kaybetti
- İki ülke de ekonomik darboğaza girdi (Saddam’ın 1990
Kuveyt işgalinin sebebi budur
– Müslüman ülkeler arasındaki düşmanlık arttı, İsrail
rahatladı.
İrangate Skandalı: İran İslam Devrimi’nden sonra
İran’a ambargo uygulayan ABD’nin İsrailli bir general aracılığıyla İran’a bu
savaş sırasında silah sattığı ortaya çıktı.
YUMUŞAMA DÖNEMİ’NDE DÜNYADAKİ EKONOMİK, SOSYOKÜLTÜREL VE
BİLİMSEL GELİŞMELER
* Dünyada tarımsal nüfus azalırken teknolojk gelişmeler
sayesinde tarımsal üretim arttı. *
Tüketim artışı nedeniyle bir ithracat patlaması yaşandı. Yaşam kalitesinin
artması, insanların daha önce lüks saydıkları şeyleri satın almasına,
dolayısıyla ithalatın da artmasına yol açtı. Uluslarası ticare-tin artması, çok
uluslu şirketlerin tüm dünyaya yayılmasını beraberinde getirdi
* Televizyon sayesinde reklam sektöründe patlama yaşandı,
firmalar reklama ciddi paralar harcandı
* Rock’n Roll 1960’larda kitleler üzerinde diğer müzik
türlerine göre daha etkili oldu.
ABD’de Irçılık Karşıtı Hareketler:
-Irkçılık karşıtı hareket, 1955’te Rosa Parks isimli siyahî kadının Alabama’da belediye
otobüsünde ye-rini beyazlara vermeyi
reddetmesiyle başladı (Siyahîlerin 1 yıl sürecek otobüs boykotu başladı
- Siyahî papaz Martin Luther King, 1958’de ırkçılık karşıtı
hareketin liderliğini üstlendi
- Malcolm X’in etkisiyle birçok siyahî ABD’li din
değiştirerek Müslüman oldu
- Malcolm X’in 1965’te, Martin Luther King’in 1968’de
öldürülmesi büyük tepkilere yol açtı
- Bu hareket spor dünyasında da taraftar buldu. İslam’ı
seçen Muhammed Ali Clay, ırkçılık karşıtlığının en büyük simgesi oldu. “Siyah
Eldivenler” adlı örgüte mensup iki siyahî ABD’li atletin 1968 Meksika
Olimpiyatları’nda madalya töreni sırasında yaptıkları eylem büyük yankı
uyandırdı.
68 Kuşağı:
* 1968’de Paris’te bireysel özgürlük talebiyle başlayan ve
tüm dünyaya yayılan öğrenci protestoları-na “68 Hareketi” denir. İstekler daha
fazla özgürlük, adalet, temiz çevre, sınıf ve cinsiyet eşitliğiydi. Her yerde kurulu düzeni tehdit eden
sol bir harekettir, birçok üniversite işgal edilmiştir. Vietnam Savaşı
karşıtlığı, olayların ABD’ye sıçramasını sağlamıştır. Hippilerin etkisi vardır
* Türkiye’de de görülen olaylarda antiemperyalist sol
gençlik, ABD 6. Filosu’nun Türkiye ziyaretini protesto etti. Deniz Gezmiş,
Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya bizdeki 68 Kuşağı’nın önderleridir.
Prag Baharı: Çekoslovakya Komünist Partisi’nin
başına geçen slovak kökenli Alexander Dubçek insan-cıl, ılımlı, demokratik ve
çok partili sosyalizmi kurmak istiyordu. Yugoslavya ve Romanya da buna des-tek
verdi. SSCB önderliğindeki Varşova Paktı ülkeleri 1968’de Çekoslovakya’yı ve
Prag’ı işgal etti. Bu işgal dünya komünizmini böldü, SSCB’in prestiji özellikle
Bağlantısız ülkeler nezdinde azaldı. İşgalden sonra SSCB, Brejnev Doktrini’ni
ortaya attı.
Brejnev Doktrini : Buna göre sosyalist bir
ülkedeki iç gelişmeler diğer sosyalist ülkeleri de ilgilendirir ve onlara
müdahale hakkı verir (Prag işgalinin meşrulaştırılmasıdır). SSCB bu doktrini
sosyalist ülkeler üzerindeki kontrolünü arttırmak için ortaya attı ama tam tersi
sonuç aldı; birçok sosyalist ülke ertesi yıl Moskova’daki konferansı boykot
ederken Moskova’dan bağımsız bir “Avrupa Komünizmi” gelişti.
YUMUŞAMA DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
* 1960-1980 arası Türk dış politikası, Kıbrıs Sorunu
etrafında şekillenmiştir.
1-) Türkiye’nin ABD ve SSCB ile İlişkileri
* 1962 Küba Buhranı, Türkiye’de ABD’ye karşı güvensizlik
yaratmış ve ABD karşıtlığını arttırmıştır. Türkiye bu olayla tek taraflı dış
politika izlemenin zararlarını görmüş, sonraki yıllarda kendi ulusal
çıkarlarını ön plânda tutmuştur
Johnson Mektubu (1964) : ABD Başkanı Lyndon Johnson tarafından Türkiye
Başbakanı İsmet İnönü’ye yazılmış ve Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini
engellemiş kaba ve küçük düşürücü ifadeler içeren bir uyarı mektubudur.
ABD-Türkiye ilişkilerinde bir kırılma noktası yaratmış buu mektup, NATO’nun
Türkiye’nin güvenliğini ne kadar sağladığını tartışmaya açmış, Türkiye’nin
SSCB’ye yanaşmasına neden olmuştur.
* Türkiye’nin 1974’te düzenlediği Kıbrıs Barış Harekatı,
Türkiye’nin ABD ve SSCB ile ilişkilerini olumsuz etkiledi. ABD Türkiye’ye
ambargo uygularken Türkiye de karşılık olarak İncirlik hariç ABD’nin tüm tesis
ve üslerini kapattı (ABD 1978’de ambargoyu kaldırınca ilişkiler normalleşmeye
başladı). Johnson Mektubu’ndan sonra iyileşen Türk-Sovyet ilişkileri ise
SSCB’nin 1970’lerde Türkiye’deki sol örgütleri desteklemesi ve Kıbrıs Barış
Harekatı yüzünden tekrar bozulmuştur.
2-) TÜRK-YUNAN İLİŞKİLERİ :
a-) Kıta Sahanlığı Sorunu:
* Kıta sahanlığı, bir ülkenin topraklarının deniz altındaki
uzantısıdır. Kıta sahanlığı, ülkelerin denizler üzerindeki haklarının ve
egemenliklerinin de en önemli kıstasıdır
* 1970’lerde iki ülke de Ege Denizi’nde petrol aramak için
bazı şirketlere ruhsat vermiştir. Yunanlar Türkiye’nin ruhsat verdiği yerlerin
Yunan toprakları olduğunu iddia ederken Türkiye de Anadolu’ya yakın Yunan adalarının
Anadolu’nun doğal bir uzantısı olduğunu, bu yüzden Türk kıta sahanlığına dahil
olduklarını iddia etmiştir
* 1976’da Türkiye’ye ait Sismik-I araştırma gemisinin Ege’ye
açılması, iki ülkeyi savaş durumuna getirdi. Aynı yıl iki ülke bu konuyla
ilgili “Bern Deklarasyonu”nu
imzaladı. Buna göre kıta sahanlığıyla ilgili müzakereler gizli ve basına kapalı
yapılacak, müzakereler süresince iki ülke kıta sahanlığıyla ilgili bir adım
atmayacak ve birbirlerini küçük düşürecek tutumlardan kaçınacaklardı. Kıta
sahanlığı proble-mi bugün de devam etmektedir.
b-) FIR Hattı Sorunu:
* Flight Information Region (Uçuş Bildirim Bölgesi),
uçakların bu bölgelere girdiğinde hangi makama bilgi vereceğiyle ilgili bir
kavramdır. Havacılıkla ilgili uluslararası bir kurum olan ICAO, Ege’de FIR
so-rumluluğunu 1952’de Yunanistan’a verdi
* Fakat Türkiye 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Ege
Denizi’ni kuzeyden güneye kesen bir çizgi belirleyerek bu çizginin doğusuna
geçen uçakların Türkiye’ye bilgi vermesini şart koştu (Böylece ani bir hava
baskını durumunda Türkiye +10 dk süre kazanacaktı
* Yunanistan buna karşılık olarak Ege hava sahasını tüm
uçuşlara kapatarak bölgeyi “tehlikeli bölge” ilân etti (Bölge 1980’e kadar
uçuşlara kapalı kaldı
c-) Ege Adaları ve
Karasuları Sorunu :
* Yunanistan ve Türkiye’nin Ege’deki karasuları sınırı 6
mildir. Yunanistan 1970’lerde karasuları sınırını 12 mile çıkarmak istedi.
Fakat bu sınırı hesaplarken Yunan anakarası yerine Türkiye’nin dibindeki
adaları baz aldığı için sınır 12 mile çıktığında Ege Denizi’nin % 70’i Yunan
hakimiyetine giriyor, Ege tam bir Yunan denizi oluyordu. Bu yüzden Türkiye
böyle bir girişimi “casus belli (savaş nedeni)” sayacağını ilân etti
* Adalarla ilgili bir diğer sorun da Yunanistan’ın
1960’larda baş gösteren Kıbrıs Sorunu’ndan dolayı Türkiye’ye yakın adaları
silahlandırması oldu. Türkiye bunu güvenliğine bir tehdit olarak kabul
etti.
d-) Azınlıklar Sorunu
:
* Her iki ülke de birbirini azınlıkların haklarını ihlâl
etmekle suçladı. Yunanistan 1968’de Hristiyan ol-mayanların devlet memuru
olamayacağını ilân ederken Türkçe yer isimlerini yasakladı, Türk okulları-nın
tabelalarındaki Türkçe ifadeleri kaldırttı. Batı Trakya’da yaşayan Türk
azınlığa yönelik haksızlıklar, 1974 Kıbrıs Harekatı’ndan sonra alenen
sürdürülen bir politikaya dönüştü.
e-) Kıbrıs Meselesi :
* II. Dünya Savaşı’ndan sonra Türk dış politikasının temel
sorunu ve en hassas konusudur
* İngiltere’nin 1950’li yıllarda Kıbrıs’tan çekilmeye karar
vermesiyle Kıbrıs Sorunu ilk kez ortaya çıktı
* Kıbrıslı Rumlar adanın Yunanistan’a bağlanması (Enosis)
için Türklere yönelik kanlı eylemler başlattı
Enosis :
Kelime anlamı “ilhak”tır. Megali İdea (Büyük Fikir-Bizans’ı diriltme) hedefi
doğrultusunda Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasını ifade eder. 1791’den beri
gündemde olan bir hedeftir
EOKA :
Enosis’i gerçekleştirmek için Kıbrıslı Rumların 1955’te İngilizlere karşı
kurduğu silahlı örgüttür. Kurucusu Georgios Grivas’tır. Sonraki dönemlerde
Kıbrıslı Türkleri de hedef aldılar (1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile dağıldı
* Kıbrıslı Türklerin EOKA’ya karşı kurduğu ilk direniş
örgütü “Volkan”dır. 1958’de
ise Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) kuruldu
* Türkiye ve Yunanistan 1959’da Zürih ve Londra
Antlaşmalarını imzalayarak Kıbrıs’ta iki toplumlu bağımsız bir yapıyı kabul
ettiler. 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı Başpiskopos
Makarios, yardımcısı ise Dr. Fazıl Küçük oldu
Akritas Planı
(1963) : Hükümette çoğunlukta
olan Kıbrıslı Rumların Türkleri yönetimde zayıflatarak adayı Yunanistan’a
bağlama ve Türklerin adadan atılması planıdır. Bu plan doğrultusunda Makarios,
anayasa’da değişiklikler yapmak istedi. Ancak Kıbrıslı Rumlar haklarının
kısıtlandığını ileri sürerek itiraz etti. Bunun üzerine Kıbrıslı Rumlar 24
Aralık 1963’te “Kanlı Noel” denen olaylarda 24 Türk’ü kat-letti. Türkiye adaya
harekat yapmayı düşünürken İnönü’ye gelen tehdit içerikli “Johnson Mektubu” ile
bu plândan vazgeçti.
* 1967’de Yunanistan’da askerî cunta yönetimi ele geçirdi.
Kıbrıs Türkleri aynı yıl başkanlığını Fazıl Küçük’ün, yardımcılığını Rauf
Denktaş’ın yaptığı “Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi”ni ilân etti
* EOKA, 1974’te Nikos Sampson önderliğinde bir darbeyle
Makarios’u devirerek yönetimi ele geçirdi ve Kıbrıs Elen (Yunan) Cumhuriyeti’ni
kurdu. Bu durum adanın fiilen Yunanistan ile birleşmesi ve Enosis’in
gerçekleşmesi anlamına geliyordu. Türkiye 20 Temmuz 1974’te I. Kıbrıs Barış
Harekatı’nı, 14 Ağustos 1974’te de II. Kıbrıs Barış Harekatı’nı düzenleyerek
adaya asker çıkardı. Kıbrıs fiilen ikiye bölündü. Yunanistan’daki cunta
yönetimi devrildi, ülkeye demokrasi geri geldi
* Kıbrıs Barış Harekatı’na ABD ve SSCB büyük tepki gösterdi.
ABD, Türkiye’ye ambargo uyguladı (1978’e kadar). Yunanistan ise protesto olarak
NATO’nun askerî kanadından çekildi, Türkiye’ye yakın olan Ege adalarını
silahlandırmaya başladı. Türkiye ise merkezi İzmir olan 4. bir ordu (Ege Or.)
kurdu
* BM 1983’te Kıbrıs Rumlarını Kıbrıs Hükümeti olarak
tanıyınca Türk tarafı da aynı yıl Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’ni
kurdu. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş oldu. Fakat bugün bile KKTC’yi
bütün dünyada tanıyan tek ülke Türkiye’dir
YUMUŞAMA DÖNEMİ’NDE TÜRKİYE’DEKİ İÇ GELİŞMELER
1971 Askerî Muhtırası
* Ordu komutanlarından bazıları ülkedeki kaos ortamından
hükümeti sorumlu tutarak TBMM’ye muhtıra (uyarı) verdi. Başbakan Süleyman
Demirel hükümetine görevden el çektirildi. Bunun yerine Nihat Erim hükümeti
kuruldu (Bir süre sonra da Ferit Melen hükümeti). Muhtıranın sebepleri
a-) Siyasî kaosa üniversite olaylarında artan şiddetin
eklenmesi
b-) 1961 Anayasası’nın meşruluğunun tartışılması
c-) Dünyadaki gençlik hareketlerinin Türkiye’de daha sert
geçmesi
* Muhtıra şiddet olaylarına engel olamadı. Mahir Çayan’ın
liderliğinde bir grup, Deniz Gezmiş ve iki arkadaşının idam edilmemesi için İsrail’in
Ankara büyükelçisi Efraim Elrom’u kaçırarak öldürdü (1971). Bir yıl sonra Çayan
ve arkadaşları Kızıldere’de öldürüldü (Kızıldere Olayı-30 Mart 1972
* 1970’ler Türkiye’sine anarşi, siyasî kaos ve sokak
çatışmaları damga vurdu. Sivas, Maraş ve
Çorum’da mezhepçi katliamlar yaşandı. 1971 Muhtırası ile 1980 Darbesi arasında
9 koalisyon hükümeti kuruldu. Darbeyle başlayan dönem, yine darbeyle sona erdi.
1980 Darbesi
* Kenan Evren liderliğindeki bir grup subay artan şiddet
olaylarını bahane göstererek 12 Eylül 1980’de yönetime el koydu. Kenan Evren
cumhurbaşkanı, Bülent Ulusu başbakan oldu
* Halen yürürlükte olan 1982 Anayasası kabul edildi.
* 1950’lerden beri dünyada önemli bir kitle iletişim aracı
olan televizyon, 1968’de TRT’nin yayın hayatına başlamasıyla Türkiye’de de
kullanılmaya başladı. İlk uzun süreli canlı yayın 1971 Akdeniz
Olimpiyatları’nda yapıldı. 1984’te ise renkli televizyon yayınına geçildi.
1970’ler
* Yılmaz Güney yaptığı politik filmlerle Türkiye sinemasına
damga vurdu
* Edebiyatta öne çıkanlar: Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, Erdal
Öz, Adalet Ağaoğlu ve Oğuz Atay
* Başını Barış Manço ve Moğollar’ın çektiği “Anadolu Pop”
denilen müzik türü popülerleşti. 1975’te Eurovizyon Şarkı Yarışması’na ilk kez
katılan Türkiye’yi Semiha Yankı temsil etti. Sezen Aksu, Nilüfer, İlhan İrem,
Selda Bağcan, Cem Karaca, Neşet Ertaş ve Aşık Mahzunî Şerif dönemin diğer
önemli sanat-çılarıdır. Köyden kente göç eden yoksul kesimler ise “Arabesk”
denen müziği tercih ediyordu.
1980’ler
* 1980 Darbesi ile kapatılan siyasî partiler 1983’te
açılmaya başladı. 1983’te Turgut Özal liderliğindeki Anavatan Partisi’nin
seçimleri kazanmasıyla siyasî ortam yumuşamaya başladı. Uzun süre sonra ilk kez
bir parti tek başına iktidar oldu. 1987’de ise eski siyasetçilerin siyaset
yasağı kaldırıldı
* Özal devletçi ekonomi politikalarını ve karma ekonomiyi tamamen
terk ederek liberal politikalar izledi, ekonomik büyümeye ağırlık verdi,
Türkiye’yi gelişmekte olan kapitalist pazar ekonomisine dahil etti. Ticaretin
serbestleştirilmesi ve kamu kurumlarının özelleştirilmesi yolunda adımlar
atıldı. Ülkeye yabancı sermayenin girişine izin vererek özelleştirmeyi resmî
politika haline getirdi
* 24 Ocak Kararları: Başbakan Süleyman Demirel’in
müsteşarlığa getirdiği Turgut Özal’ın hazırladığı yapısal dönüşümleri içeren
ekonomik programdır. Türkiye’de yeni bir dönem başlatarak ülkeyi küresel
ekonomik sisteme dahil etmiştir. 24 Ocak 1980’de ilân edildi (Darbeden önceki
bir tarihtir).