a-İLK TÜRK DEVLETLERİNDE EKONOMİ
** Ekonomi:
İnsanların yaşayabilmek için gerçekleştirdikleri “üretim ve tüketim
faaliyetlerinden” doğan ilişkileri inceleyen bilim dalıdır
** Bir ülkenin ekonomik faaliyetlerini
etkileyen başlıca faktörler şunlardır: Coğrafî konum, Yeryüzü şekilleri, İklim,
Bitki örtüsü, Yerleşim ve Nüfus.
** İlk Türk devletlerinin ekonomik
faaliyetlerini en çok etkileyen faktörler şunlardır: Coğrafî Konum, İklim ve
özellikle Bozkır (step) denen bitki örtüsü.
* İlk Türk devletlerinde ekonomi sırasıyla
şunlara dayanır: Hayvancılık, tarım ve ticaret.
Tarım ve Hayvancılık :
**
Orta Asya’daki karasal iklim ve bozkır bitki örtüsü, Türkleri göçebe bir yaşam
tarzına ve hayvancılıkla uğraşmaya zorlamıştır. Zaten ilk Türk devletlerinde en önemli ekonomik faaliyet
hayvancılıktır (Uygurlar hariç)
* Mevsimine göre hayvanlarıyla birlikte bol
otlaklı bölgelere göç eden Türkler, doğaya dayanıklı keçe çadırlarda
konaklarlardı
** Göçlerin, ekonominin ve savaşların en
önemli unsuru: AT…Köktürkler ve Uygurlar Çin’den aldıkları ipek karşılığında
Çin’e at ihraç etmişlerdir. Başta Beşbalık şehri olmak üzere birçok şehirde at
besiciliği yapılmıştır
* Sulama ve tarım amaçlı su kanalları inşa
eden Türkler ayrıca Çin’den tohumluk hububat ve tarım aletleri ithal
etmişlerdir (bu Tarımla da uğraştıklarının kanıtıdır)
** Talas Havzası ve Turfan Vadisi gibi
verimli topraklara sahip olan Uygurlar, tarıma yönelerek yerleşik hayata geçmiş
ve şehirler kurmuşlardır. Uygurlarda tarım, hayvancılığın önüne geçmiştir.
Tarım
:
* Asya Hunları İpek Yolu’nun güvenliğini ve
denetimini sağlayarak ticareti geliştirmeye çalışmıştır.
* Köktürkler ile Çinliler at-ipek değiş
tokuşu yapmıştır. Türkler Hindistan’la da ticarî ilişkiler kur-muştur. Uygurlar
kâğıt ve kumaş üretiminde gelişmişlerdir
** KÜRK YOLU: Orta Asya’da İpek Yolu’ndan
sonra bir diğer önemli ticaret yoluydu. İtil Bulgar ve Hazar ülkelerinden
başlayarak Çin’e ulaşırdı. En önemli ticarî ürünleri; hayvan kürk ve
derileriydi
** İtil Bulgarları dericilikte yetenekliydi.
“Bulgar Gönü” denen işlenmiş deri, çok değerliydi
* Yine de Orta Asya ticaretinde en önemli
unsur İpek Yolu idi.
* Henüz Hunlara ait bir para bulunamazken
Köktürk, Uygur ve Türgişlere ait paralar bulunmuştur (İlk ikisinin paraları Çin
paralarına benze
b-TÜRK-İSLAM DEVLETLERİNDE EKONOMİ
Tarım ve Hayvancılık :
*
Karahanlılar, Gazneliler ve Selçuklularda hayvancılık önemli bir geçim
kaynağıydı.
* Afganistan’daki Gazne ve Belh
şehirlerinde büyük bağ ve bahçeler oluşturulmuştu.
* İlk Türk-İslam devletleri de tarım amaçlı
sulama kanalları ve su kemerleri inşa etmiştir
** Tarım arazilerinin büyük kısmı “Mirî
arazi” adıyla devlete aitti ve bu topraklarda İkta Sistemi uygulanıyordu.
Devlet yararlı hizmetler veren asker, komutan ve devlet adamlarına maaş yerine
ikta toprağının “kullanım hakkını” veriyordu. Bu hak, ikta sahibi görevde
olduğu sürece geçerliydi.
** İslam hukukunun uygulanmaya başlamasıyla
Türk hukuk sistemi değişim geçirdi; Müslüman çiftçilerden “Öşür (Aşar)”,
gayrimüslim çiftçilerden ise “Haraç” denen ürün vergisi toplanmıştır.
** Çift Resmi (Çift-i Avamil): Bir çift
öküzün sürebileceği miktardaki toprağa “Çift”, bu toprak-tan alınan arazi
(toprak) vergisine ise “Çift Resmi” denir. Şer’i bir vergidir.
** Hayvan sayısına göre alınan vergiye Adet-i
Ağnam (şer’idir) denirken savaş, kıtlık veya doğal afetler gibi
olağanüstü durumlarda toplanan vergiye Avarız (Avarız-ı Divanî) denir.
Ticaret ve Sanayi
:
* Karahanlılar, Gazneliler ve Selçuklular
İpek Yolu’nun kontrolünü ve güvenliğini sağlamışlardır.
* Türk-İslam devletlerinin ihracatında
hayvancılıkla ilgili ürünler yoğunluktaydı. Komşu ülkelere halı, giyim eşyası
ve dokuma ürünleri satılırken Çin’den ipek ve kumaş, Hindistan’dan ise baharat
ithal edilirdi.
* Türk-İslam devletlerinin hakim olduğu
bölgeler maden bakımından da zengindi. Fergana Vadisi bakır, gümüş, altın ve
kömür yataklarına sahipti. Türkistan’da bolca demir madeni de mevcuttu.
** Semerkant, Buhara ve Merv gibi
Türk-İslam şehirleri birer kültür merkezine dönüşmüştü. Bağdat şehri Türk
ürünleri için önemli bir merkez haline gelmişti.
** Ahilik (Fütüvvet) Teşkilatı: Anadolu’da
ticaretle uğraşan esnafların oluşturduğu birliktir. İslam’ın ilk dönemlerindeki
fütüvvet teşkilatından doğmuştur.Amacı; meslekî yeterliliğe sahip, dürüst ve
ahlâklı usta-kalfa-çıraklar yetiştirmek + ucuz ve kaliteli üretimi sağlamaktır.
** TSD tam bir ticaret devletidir; TSD’nin
Anadolu ticaretinden bir yılda elde ettiği gelir, aynı dönemde tüm Avrupa
kıtasının yıllık ticarî gelirinin tam üç katıdır. TSD ticareti korumak için,
zarara uğrayan tüccarların zararını karşılıyordu. Bu, tarihte ticarî amaçlı ilk
devlet sigortasıdır.
** Kervansaray (Han): TSD döneminde
Anadolu’da ticareti geliştirmek ve tüccarların ihtiyaçlarını gidermek için
ticaret yolları üzerinde inşa edilen yapılardır. Genelde hükümdar veya önemli
devlet adamlarının kurdurduğu vakıflar tarafından desteklenirler. Orta Asya’da
Karahanlıların İpek Yolu üzerinde yaptırdıkları kervansaraylara ise Ribat
denir.
** TSD dış ticareti geliştirmek için de
Venedik, Ceneviz ve Kıbrıs Krallığı gibi yabancı devletlerle ticaret
antlaşmaları imzalamıştır. Buna göre Anadolu’ya gelen yabancı tüccarlardan %
2’den fazla vergi alınmıyordu (Ticareti teşvik etmek için).
** Anadolu’da para bastıran ilk Türk
hükümdarı, Danişmentliler Beyliği’nin hükümdarı Gümüştekin Gazi’dir. Onu TSD
sultanı I. Mesut takip etti. TSD sultanı II. Kılıçarslan ilk gümüş parayı
bastırır-ken Alaaddin Keykubad da altın para bastırdı.
** TSD’nin 1243’te Moğollara yenilmesiyle
Anadolu’da Moğol istilası dönemi başladı.Ticaret düştü, ürün fiyatları arttı.
Piyasadan çekilen TSD altın paralarının yerini Moğolların “Dinar” denen ayarı
düşük paraları aldı. Ayrıca Karadeniz’in kuzeyindeki Altınorda Devleti ile
Mısır’daki Memlûklar arasındaki ticaretin Boğazlar üzerinden yapılması, TSD’nin
Sinop ve Samsun limanlarındaki ticare-tine büyük zarar vermiştir. Moğol
istilasına rağmen, yabancı devletlerle ticarî ilişkiler II. Dönem Türk
Beylikleri zamanında da devam etmiştir.
c- KLASİK DÖNEM OSMANLI EKONOMİSİ
** Klasik Dönem’de Osmanlı’da görülen
ekonomik faaliyetlerin temel amacı: Halkın ihtiyaçlarının karşılanması…Bunun
için, üretilen ürünlerin bol, ucuz ve kaliteli olması hedeflenmiştir.
* Üretimin temel amacı, yurt içinde halkın
ihtitaçlarının karşılanmasıdır. İhracat ancak elde fazla mal kalırsa yapılırdı.
İthalat ise sadece zorunlu durumlarda, kontrollü olarak yapılırdı.
* Osmanlı Devleti, gereksiz tüketimi ve
israfı yasaklayan geleneksel bir ekonomik anlayışa sahipti. Ekonomik krize veya
kıtlığa sebep olacak üretimde düşüş-tüketimde artıştan korkulduğu için
ekonomide sürekli bir devlet denetimi vardı. Masrafları kısmaya ve gelirleri
arttırmaya yönelik klasik, korumacı bir
ekonomik anlayış benimsenmiştir.
A-) OSMANLI MALİYESİ
:
** Osmanlı malî yapısının oluşumuna etki
eden devletler: Bizans, BSD, TSD, Abbasiler ve İlhanlılar * Klasik dönem Osmanlı maliyesi 3
grupta, 3 başlık altında incelenebilir: Merkez Maliyesi, Tımar Sistemi ve Vakıf
Sistemi.
1-) Merkez Maliyesi :
* Hazine işlerini Padişah adına
Başdefterdar yürütürdü.
**
Osmanlı malî teşkilatı özerkti; defterdarlar beylerbeylerine bağlı değillerdi.
Her eyalette merkez hazineye gönderilecek gelirlerle ilgili bir defterdar +
tımar gelirlerini denetleyen bir tımar defterdarı mevcuttu.
** Osmanlı merkez hazinesi 2’ye
ayrılır:
a-) İç Hazine (Hazine-i Hassa) : Padişahın şahsî hazinesidir, onun gelir ve giderleriyle
ilgilidir. Bu hazinenin başlıca gelir kaynakları; has, mukataa ve vakıf
topraklarının gelirleridir. Devletin zor zamanlarında iç hazineden dış hazineye
para aktarılmıştır.
b-) Dış Hazine (Hazine-i Amire) : Başında Veziriazam ve defterdarın bulunduğu
“ devlet hazinesi”dir. Bu hazineyle ilgili kayıtları Divan’daki “Ruznamçe
Kalemi” tutardı.
** Osmanlı’nın en önemli gelir kaynağı,
reayadan alınan vergilerdi. Bu vergiler şer’i, örfî ve olağan-üstü vergiler
olarak üçe ayrılır. Kitapta 138. sayfadaki vergi tablosuna bakınız!!!
2-) Tımar Sistemi
:
* Tımarın kelime anlamı: Bakım ve ilgi.
* Sipahiye maaş yerine tımar toprağının
kullanım ve vergi toplama hakkı verilirdi. O da toprağı ekip biçen köylüden
devlet adına vergi toplardı. Sipahi devletin toprağın köylüler tarafından
kulla-nımı ve bir köylüden diğerine geçişiyle ilgili olarak koyduğu kuralları
devlet adına uygulardı
** Tımar Sistemi, Mirî Arazi içerisinde
“Dirlik” denen topraklarda uygulanırdı. Dirlikler kalitesine ve gelirine göre
üçe ayrılırdı:
a-) Has: Yıllık geliri 100 bin akçenin üzerinde
olan, en verimli dirlik çeşitidir. Padişah veya yüksek devlet görevlilerine
(Sadrazam, Kaptan-ı Derya vb) verilirdi. Has sahibi her 5 bin akçe başına 1
cebelü (atlı asker) yetiştirirdi.
b-) Zeamet: Yıllık geliri 20 bin-100 bin akçe arasında
olan, orta verimlilikte dirliklerdir. Orta düzey devlet yöneticilerine
verilirdi. Zeamet sahibi her 5 bin akçe başına 1 cebelü yetiştirirdi.
c-) Tımar: Yıllık geliri 3 bin-20 bin akçe arasında
olan dirliklerdir. En küçük dirlik tipi olmasına rağmen sayıca ve yaygınlık
anlamında en kalabalık grubu oluşturduğu için sisteme adını vermiştir.
* Dirlik toprakları devlete ait olduğu için
bu 3 tip dirliğin satılması, devredilmesi, miras bırakılma-sı veya vakfedilmesi
mümkün değildir (Devlet tımar sahibinden memnunsa o öldüğünde tımar hakkını
oğluna bırakabilir).
** Tımar Sistemi’nin Avrupa’daki feodal
sistemle benzerlikleri vardır fakat iki sistemin en önemli farkı şudur:
Avrupa’da toprağın mülkiyeti “senyör” denen derebeylerine aitken Osmanlı’da
topra-ğın mülkiyeti devlete aittir (Dirlik, Mirî arazinin bölümlerinden
biridir).
3-) Vakıf Sistemi
:
* Hayır amacıyla Padişah, Padişah ailesi
veya devlet adamları tarafından kurulan sosyal yardımlaş-ma kurumlarıdır.
Toplumun ihtiyaçlarının karşılanmasında devlete yardımcı oldukları için
vakıflar-dan vergi alınmazdı, hatta dönem dönem para desteği bile sunulurdu.
B-) ÜRETİM YAPISI
:
* Osmanlı başta tarımsal üretim olmak üzere
üretimin düşmemesi için uğraşmış, üretimin miktar ve kalitesine önem vermiştir.
1-) Tarımsal Üretim
:
**
Osmanlı’da en önemli üretim sektörü tarımdır. Toprak temel üretim kaynağıdır.
Ekonomik büyüme ve zenginliğin ana kaynağı tarımsal üretimdir. Bu nedenle
devlet tarımsal üretim ve tüke-timin tüm safhalarını kontrol etmiştir.
**
Osmanlı tarımsal üretiminde en yaygın işletme türü “aile tipi işletme”dir
(Toprağı köylü aileleri işler).
* Osmanlı’da tahıl ve hububat üretiminin en
önemli merkezleri Mısır, Anadolu ve Balkanlardır.
* Tarımda esas olan iç ihtiyacın
karşılanmasıdır. İhtiyaç fazlası ürünler ihraç edilebilirdi.
* Devlet toprağın boş bırakılmasına izin
vermezdi, toprağını üst üste 3 yıl ekip biçmeyen çiftçiden o toprak
alınırdı.
* Anadolu’da küçük tarım işletmeciliği
yaygınken Balkanlarda biraz daha büyük işletmeler vardı.
**2-) Sanayi Üretimi
:
-
Osmanlı’da küçük işletmelere dayalı bir sanayi üretimi vardı. Bu üretim büyük
ölçüde Lonca denen esnaf teşkilatı içerisindeki zanaatkârlar tarafından
gerçekleştirilirdi.
– En önemli sanayiler, devlet eliyle
gerçekleştirilen gemi ve silah sanayii idi.
–Ülke için önem taşıyan buğday, pamuk ve
deri gibi hammaddeler ile ülke savunmasında önemli olan top, silah, gülle ve
barutun ihracatı yasaktı.
– Suriye’de pamuklu dokumalar, Batı
Anadolu’da keten dokuma, Ankara civarında tiftik ipliği ve yünlü dokuma,
Selanik’te ise çuha ve keçe imalatı yaygındı. Bursa ipekli dokuma, Bilecik
kadife merkeziydi. Uşak, Gördes, Kula, Milas ve Ladik halıcılıkta önemli
merkezlerdi.
– Coğrafî keşiflerden sonra dünya
ticaretinin okyanuslara kayması ve eski ticaret yollarının önemi-ni yitirmesi,
Osmanlı sanayi ve ticaretini olumsuz etkiledi. Osmanlı ülkesi zamanla Avrupa
ülkeleri için hammaddelerinin karşılandığı bir yer ve kendi mamul ürünlerinin
satılacağı bir pazar olarak görülmeye başlandı.
– Osmanlı’da madencilik sektörü de sikke
basımı ve savunma sanayii açısından ekonomide önemliydi
C-) TÜKETİM ANLAYIŞI
:
* Osmanlı ekonomisi geleneksel bir yapıya
sahipti. Tüketim sadece temel ihtiyaçları karşılamaya yönelikti. Yine de
tüketim alışkanlıkları bölgeden bölgeye farklılık gösteriyordu. İstanbul,
nüfu-sundan dolayı en önemli tüketim merkeziydi. İstanbul’da Kapalıçarşı,
taşrada ise bedestenler ticaret ve tüketimin yoğun olarak yapıldığı
yerlerdi.
** Ürün ve mallar şehirlerde Kapan
denen toptancı hallerine gelirdi. Burada Kapan Emini denen devlet görevlisi
tarafından tüccar ve imalatçılara adil biçimde dağıtılırdı. İhtiyaç fazlası
ürünler diğer eyaletlere gönderilirdi.
D-) TİCARET VE ULAŞIM
:
**1-) Ticaret ve Kapitülasyonlar :
- Ticaret herkesin faydasına olduğu için
Osmanlı, ticareti tüm gücüyle desteklemiştir. Osmanlı toplumunda tüccarlar,
köylü ve eşraftan daha saygındı. Osmanlı tarım ve madencilik sektörlerine
oranla ticaretten daha az vergi alıyordu (Ticareti teşvik etmek için).
– Osmanlı iç pazarının önemli bir kısmı
yabancılara kapalıydı. Açık olan kısmında da onlara ciddi kısıtlamalar
getirilmişti. Yerli tüccardan daha az vergi alınıyordu. Ticaret yerli tüccarın
elindeydi.
– Kapitülasyon: Osmanlı topraklarındaki
yabancılara verilen ayrıcalıkları içeren antlaşmalardır (hu-kukî ve kültürel
ayrıcalıkların yanı sıra geniş ticarî ayrıcalıkları da içerirdi).
– Osmanlı Devleti 14. ve 15. yüzyıllarda
Venedik, Ceneviz, Napoli ve Raguza gibi İtalyan şehir dev-letleriyle ticarî
antlaşmalar yaptı. İlk ticarî ayrıcalık Fatih (II. Mehmet) döneminde
Venediklilere verildi. İlk kapitülasyonlar ise Kanuni (I. Süleyman) döneminde
Fransa’ya verildi (1535). Aynı yüzyılın (16. yy) sonlarında İngiltere’ye de
kapitülasyonlar verildi. 17. yy’da Hollanda’ya, 18. yy’da ise Rusya, İsveç,
İspanya, Danimarka, Habsburg İmparatorluğu ve Sicilya Krallığı’na da
kapitülas-yon verildi.
– Müstemin: Ticarî ayrıcalık ve
kapitülasyonlardan faydalanan Avrupalı tüccarlar.
– Coğrafî keşiflerle Akdeniz’deki ticarî
gelirleri düşen Osmanlı, Yakındoğu ve Hint baharat ticare-tini de
Portekizlilerle paylaşmak zorunda kaldı.
-Amerika’nın keşfinden sonra Avrupa
piyasasına akan altın ve gümüş Avrupa’ya güç ve zenginlik ka-tarken piyasadaki
talep arttı. Bu talebi karşılamak için Osmanlı’dan ucuz hammadde ithal etme
ihtiyacı doğdu. Bu ithalat Osmanlı’da mal darlığına ve fiyat artışına sebep
oldu. Osmanlı’dan alınan hammaddelerin mamul (üretilmiş,hazır) ürün haline
getirildikten sonra tekrar Osmanlı’ya satılması Osmanlı ekonomisinin sonraki
dönemlerde bozulmasında etkili oldu.
- 1740’ta I. Mahmut, Fransa’ya verilen
kapitülasyonları kalıcı hale getirdi. Bu kapsamda yabancı tüccarların Osmanlı
ülkesinde kendi mahkemelerini kurmaları, Osmanlı’nın egemenliğiyle çelişir.
– Zamanla yabancı tüccarlardan daha az
vergi alınması üzerine rekabet gücünü yitiren yerli tüccarlar Avrupa ticareti
yerine İran ve Hindistan üzerinden Asya ticaretine yöneldi.
2-) Ulaşım:
* Osmanlı Karadeniz, Marmara, Ege ve
Akdeniz’de tersaneler kurarak denizcilik yapmış, ayrıca Batı Akdeniz
limanlarına ticarî amaçlı deniz seferleri düzenlemiştir.
* 16. yy’da Kızıldeniz’e hakim olan
Osmanlı, Portekizlilerin Hint baharat ticaretini tehdit etmesi üzerine Kanuni
döneminde Hint Deniz Seferleri’ni düzenlemiş ancak başarısız olmuştur.
**
Anadolu’da Fırat, Dicle, Sakarya ve Kızılırmak; Balkanlarda ise Tuna, Tunca,
Meriç, Arda ve Ergene nehirleri üzerinde kayıklarla ulaşım yapıldı (Fırat ve
Tuna’da askerî gemiler ve donanma da kullanılmıştır).
** Sokollu Mehmet Paşa’nın Süveyş,
Don-Volga ve Marmara-Karadeniz kanal projeleri hayata geçirilemedi.
*
Osmanlı Devleti, Anadolu’da Roma ve Selçuklulardan kalma kara yollarını
geliştirerek kullandı. Ticaret yolları üzerinde kervanların konaklaması için
kervansaraylar inşa edilmiştir.
** Menzil Teşkilatı: Osmanlı’da yollar
üzerindeki haberleşme örgütü ve sistemidir.
Derbent
Teşkilatı: Yol, geçit ve köprülerin bakım ve güvenliğinden sorumlu olan
teşkilattır.
3-) Para ve Finansman :
* Osmanlı ekonomisi, sikke (madenî para)
sistemine dayanıyordu. Bu nedenle değerli madenlerin yurda girişi teşvi
edilirken yurt dışına çıkışı yasaklanmıştır
** Maden darlığı durumunda, akçenin
içindeki bakır oranı arttırılır (“kızıl akçe”) veya paranın kenarları
kırpılarak değeri düşürülürdü. Bu iki işleme Tağşiş denirdi (günümüzde
devalüasyon).
* Birçok Osmanlı şehrinde darphane
bulunurdu. Para basımı için gerekli olan sikke kalıpları İstan-bul’dan bu
şehirlere gönderilirdi.
** İlk Osmanlı sikkesi Osman Bey döneminde
bakırdan basıldı. İlk akçe (gümüş sikke) Orhan Bey, ilk sultanî (altın sikke)
ise II. Mehmet (Fatih) döneminde basıldı.
**4-) Loncalar (Esnaf Birlikleri) :
- Osmanlı esnaf birlikleridir. İslam
geleneğinin (fütüvvet) ve Selçuklu esnaf teşkilatının (Ahilik) devamıdır. Loncanın
kelime anlamı: Hücre, oda veya özel tahsis edilmiş yer.
– Önemli üyeleri: Lonca şeyhi, Kethüda
(malî ve idarî işlere bakar, devletle loncanın irtibatını sağlar), Yiğitbaşı
(usta-çırak ilişkilerini düzenler, lonca güvenliğini sağlar).
– Tezkire: Loncaya yeni giren kişinin
üyeliğini resmileştiren belge, giriş belgesi.
– Her loncanın bir tasarruf sandığı vardır.
İhtiyaç durumunda üyelere bu sandıktan para yardımı yapılır (sonradan geri
ödenmek şartıyla).
– Loncalar, Osmanlı ekonomik yaşamında
devletle iş birliği yapmış, ona yardım etmiştir.
**5-) Narh Sistemi :
- Narh, devletin fiyatlara müdahale etmesi;
ürün ve malların asgarî ve azamî fiyatlarının tespit edilmesi işlemidir.
Kısacası Narh Sistemi, Osmanlı fiyat sistemidir.
– Osmanlı Devleti, tüketiciyi korumak için
tekelci eğilimleri önlemiştir.
– Üretimin azalması sonucunda ürünlerin
piyasaya arzında düşüş olursa narh fiyatları yükseltilir, üretim ve dolayısıyla
arz arttığında ise narhlar düşürülürdü.
– Akçe değer kaybettiğinde narhlar
yükselirken, değer kazandığında narhlar düşerdi (Yükseliş ve düşüşler her
üründe aynı oranda olmazdı).
– Maliyetin arttığı veya azaldığı
durumlarda + tüketimin normalden fazla olduğu Ramazan aylarında narh fiyatları
yeniden düzenlenirdi.
- Ehl-i Hibre: Ürün ve malların
kalitesini denetleyen ve lonca üyelerinden oluşan bilirkişi heyeti. – Ürünlerin kalitesinin denetimi; halk
sağlığının ve tüketici haklarının korunması için önemliydi. Kaliteyi bozanlar
cezalandırılırdı.
– Narhları tespit etmek, Kadı başkanlığında
toplanan bir komisyonun göreviydi. Komisyonun diğer üyeleri: Lonca şeyhi, lonca
kethüdası, yiğitbaşı, ehli- hibre ve halk temsilcileri.
– Narh Sistemi, Osmanlı ekonomisinin Avrupa
ekonomisi hakimiyetine girdiği 19. yy’da (Tanzimat Dönemi’nde) kaldırıldı
**E-)TIMAR SİSTEMİ’NİN İLTİZAM (MUKATAA)
VE MALİKÂNE SİSTEMİ’NE DÖNÜŞÜMÜ:
- 16. yy’ın sonlarından itibaren Osmanlı
ekonomisi bozulmaya, krizler yaşamaya başladı. Bunun çeşitli iç ve dış
sebepleri vardır:
İç Sebepler: Tımarların dağıtımında adaletsizlik, bazı
tımarların vakıf veya özel mülkiyet kap-samına alınması vb sebeplerle tımar
sistemi bozulmaya başladı. Kapıkulu askeri sayısı hızla artar-ken tımarlı
sipahi sayısı azaldı. 17. yy’ın sonlarında tımarlı sipahilerin ancak 1/6’sı
savaşa gidiyordu. Bazı sipahiler dirlik gelirleri yetersiz olduğu için ek gelir
elde etmek üzere toprağını terk edince Celali İsyanları etkili oldu ve kırsal
bölgede güvenlik sarsıldı.
Dış Sebepler: Coğrafî keşiflerle birlikte Avrupa’da
oluşan maden bolluğu, Osmanlı madenlerinin ve parasının değerini düşürdü,
devlet dönem dönem devalüasyon (tağşiş) yapmak zorunda kaldı.
1-) İltizam (Mukataa) Sistemi :
- 16. yy’ın sonlarında devletin nakit para
ihtiyacı artınca, vergi gelirlerini merkezî hazinede topla-mak için bazı
eyaletlerde iltizam sistemine geçildi, buralardaki tımar toprakları mukataaya
dönüş-türüldü (Geliri doğrudan devlet hazinesine aktarılan mirî arazi tipine
“mukataa” deniyordu
– Devlet bu yeni sistemle mukataaların
vergisini toplama hakkını “açık arttırma” ile mültezim denen kişilere
1-3 yıllığına (en fazla 12 yıllığına) kiralıyordu. Mültezimler vaat ettikleri
vergi miktarını devlete peşin olarak öder, sonra ilgili bölgeye gidip mukataa
vergilerini toplar.
– Fakat birçok mültezim fazla gelir elde
etmek için hakkından fazla vergi toplayınca köylüler borçlandı ve tefecilerin
eline düştü. Bunun üzerine devlet tımar ve iltizam (mukataa) sistemlerinin bir
bileşimi olan Malikâne Sistemi’ni resmen başlattı (1695).
NOT:
İltizam Sistemi daha
çok 17. yy’da uygulandı (Salyaneli eyaletlerde). 1856 Islahat Fermanı ile
resmen ve tamamen kaldırıldı.
2-) Malikâne Sistemi :
- Bu sistemde mukataa toprağının vergisini
toplama hakkı, malikâneciye “ömür boyu” kiralanır. Bunda da açık
arttırma yöntemi kullanılır. Malikâneci devlete 2 ayrı ödeme yapar:
a-) Muaccele: İlk ödemedir, bir
kereliğine ödenir, tutarı yüksektir, miktarı açık arttırmayla belirlenir.
b-) Mal: Her yıl düzenli ödenir,
muacceleden çok daha düşüktür, miktarını devlet belirler.
- Malikâneci öldüğünde malikâne hakkını
miras bırakamaz. Ama yaşarken bu hakkı başkasına sata-bilirdi. Devlet bu satış
işleminden de vergi alırdı (Muaccelenin % 10’u kadar bir vergi).
– 18. yy’da uygulanan Malikâne Sistemi,
yaklaşık 80 yıl boyunca devlet gelirlerini bir hayli arttırdı ve bu sürede
nakit para ihtiyacını karşıladı ama aynı zamanda taşrada “Âyan” denen zengin ve
güçlü adamların ortaya çıkmasına sebep oldu. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması’nın
getirdiği ağır malî yük sebebiyle devlet “Esham Senetleri”ni piyasaya sürerek
ilk defa iç borç aldı.
d-TANZİMAT DÖNEMİ’NDE OSMANLI EKONOMİSİ
A-) ÜRETİM YAPISI :
1-) Tarım
:
** 1839’da Ticaret Nezareti’nin
kurulmasıyla İltizam Sistemi gereksiz hale geldi.
** 1858’de Arazi Kanunnamesi ile vatandaşa
toprakta özel mülkiyet hakkı (alım-satım, miras bırakma, tapu hakkı vb)
verildi. Bu kanun küçük çiftçiyi korumaya yönelikti.
* Tarımsal üretimi arttırmak için tahıl
ürünlerindeki iç gümrük vergileri kaldırıldı.
** 1867’de kredi ihtiyacı olan köylülere
kredi vermek için Memleket Sandıkları kuruldu (Abdülaziz Dönemi). Bu kurum
1888’de Ziraat Bankası’na dönüştürüldü (II. Abdülhamit Dönemi).
** Tarım alanında uzmanlaşmak için
İstanbul’da Ziraat Talimhanesi, Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi açıldı. Diğer
şehirlerde de Hamidiye Ziraat Ameliyat Mektebi denen tarım okulları açıldı.
* 1879-1904 arasında tarımsal üretimin
artışına bağlı olarak devletin öşür vergisi gelirleri % 79 oranında arttı fakat
Avrupa’daki sanayileşme ve büyük tarım çiftlikleri karşısında Osmanlı tarımı ve
küçük çiftlikleri yetersiz kaldı
**2-) Sanayi :
- 18. yy’da İngiltere’de başlayan Sanayi
Devrimi, 19. yy başlarında diğer Avrupa ülkelerinde de gerçekleşti. Düşük
maliyetle bol ürün üreterek güçlenen Avrupa ekonomileri, hammadde ve pazar
arayışına girdi. Osmanlı ülkesi bu arayış bakımından Avrupalılar için cazip bir
yerdi.
- Osmanlı’da ilk sanayileşme girişimleri
19. yy başında askerî alanda başladı; top, tüfek ve askerî kıyafet imalatına
önem verildi.
- Osmanlı’da açılan ilk fabrikalar: Beykoz
Kâğıt Fabrikası, Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası, Eyüp İplik Fabrikası, Paşabahçe
Tekel İspirto Fabrikası ve Balkanlardaki İslimye Çuha Fabrikası.
– Osmanlı sanayileşmesi Tanzimat Dönemi’nde
de devam etti. Fakat sanayileşme hamlelerinin yetersiz olduğunu gören devlet
adamları, Avrupa’daki gibi şirketleşmenin önünü açtı. İlk Osmanlı şirketi:
Şirket-i Hayriye (İstanbul’daki vapur şirketi) (1850-1944).
– Osmanlı’da sanayi sektörünün
standartlarını belirleyen Lonca teşkilatı işlevini yitirdiği için 1863’ te Islah-ı Sanayi Komisyonu kuruldu
(Esnaf şirketleri oluşturmak ve sanayi mektepleri açmak için).
- İlk Osmanlı sanayi sergisi1863’te
İstanbul’da düzenlendi. Sultan Abdülaziz, 1867’deki Paris Sanayi Sergisi’ni
bizzat ziyaret etti. Osmanlı yetkilileri 1873 Viyana , 1893 Chicago Sanayi
sergilerine de katıldı.
3-) Hayvancılık : *
Tiftik keçisinden elde edilen yün, ipeği andırdığı ve zenginler tarafından
tercih edildiği için tiftik keçisi becisicliğine ağırlık verildi. Dokumacılık
açısından da Merinos koyunu beslendi.
* İpek böcekçiliği geliştirilmeye
çalışıldı, dut ağacı üretimine başlayanlarda ilk yıllarda öşür vergisi
alınmadı.
B-) TİCARET :
* 19. yy’da sanayileşmeyle beraber uluslar
arası ticaret de arttı. Ulaşımda buharlı gemiler ve trenlerin kullanılması,
liman ve rıhtımların yeniden inşası ticareti canlandırdı
** Osmanlı 19. yy’da Kavalalı Mehmet Ali
Paşa ve Rusya tehlikelerine karşı İngiltere’ye yanaşmak zorunda kaldı. 1838’de
bu devletle Balta Limanı Ticaret Antlaşması’nı imzaladı. İngiltere’ye verilen
ticarî ayrıcalıklar diğer Avrupa ülkelerine de verildi. Osmanlı tebaası olan
gayrimüslim tüccarlar, kapitülasyonlar aracılığıyla Müslüman tüccarlar karşısında
güçlendi. Ayrıca Avrupalı devletler Osmanlı ülkesinde anonim şirketler kurarak
yatırım yapmaya başladı (En çok demir yolu alanında).
**
C-) İÇ VE DIŞ BORÇLAR :
- Klasik Dönem’de Osmanlı ekonomisi açık
verdiğinde, iç hazine yardımı veya olağanüstü vergiler koyma yoluyla bu açık
kapatılmaya çalışılırdı. 18. yy’da nakit para ihtiyacı sebebiyle devlet Galata
bankerlerinden borç alarak ilk defa iç borçlanmaya gitmişti (III. Mustafa
Dönemi).
– İç kaynaklar tükenince Osmanlı Devleti
Kırım Savaşı sırasında ilk kez İngiltere’den dış borç aldı (1854). Kısa süre
sonra Fransa’dan da dış borç alındı.
– 1870’te Rumeli demir yolları yapımı için
dış borç alındı. Bu dönemde yıllık bütçesinin % 75’ini dış borçlara ayıran
Osmanlı, 1875’te moratoryum (malî iflasını) ilân etti. Bunun üzerine 1881’de
çıkan Muharrem Kararnamesi ile Düyûn-u Umumiye İdaresi (Genel Borçlar Yönetimi)
kuruldu. Böylece Osmanlı’nın borcunun olduğu Avrupalı devletler, Osmanlı’nın
vergi gelirlerine el koydu.
** D-) PARA VE BANKACILIK :
- 19. yy ortalarında ticaretin
gelişimiyle,para dolaşımındaki sıkıntıyı gidermek için Osmanlı Devleti 1840’ta
“Kaime”
denen ilk banknotu (kâğıt parayı) bastırdı (Abdülmecit Dönemi). Fakat beklenen
verim alınamayınca Kaime 1862’de tedavülden kaldırıldı. Bundan sonra iç
ticarette altın ve gümüş mecidiye kullanılacağı duyuruldu.
– Osmanlı tarihinde ilk banka: 1847’de
açılan Bank-ı Dersaadet (Dersaadet İstanbul’un ünvanların-dan biridir). Galata
bankerlerinin kurduğu bu banka birkaç yıl sonra iflas etti.
– 1856’da İngiliz sermayesiyle Londra’da
açılan Bank-ı Osmanî (Osmanlı Bankası), birçok Osmanlı şehrinde şube açtı.
1863’te Fransızlar da bu bankaya ortak oldu.
– 1881’de Düyûn-u Umumiye’nin kurulması,
Osmanlı ülkesinde birçok yabancı bankanın açılmasına ortam hazırladı.
-
İlk yerli sermayeli millî banka: Memleket Sandıkları (1867’de Mithat Paşa
tarafından açıldı).,
E-) ULAŞIM :
** 19. yy’da buharlı gemilerin kullanılmasıyla
deniz taşımacılığı gelişti. Osmanlı’da ilk buharlı gemi, 1827’de İngiltere’den
satın alınan “Peyk-i Şevket” denen gemidir. 1843’te Fevaid-i Osmaniye denen
kurumun kurulmasıyla deniz yolcu taşımacılığı başladı.
* 1869’da Mısır ve Fransız sermayesiyle
açılan Süveyş Kanalı, Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağladı.
** Dünyada ilk demir yolu, 1830’da
İngiltere’de, Manchester-Liverpool arasında inşa edildi.
**Osmanlı topraklarındaki ilk demir yolu
hattı Mısır’da (Kahire-İskenderiye arasında) inşa edildi(1851). Anadolu’da ilk demir
yolu, İngilizler tarafından İzmir-Aydın arasında yapıldı (1856). Kısa süre
sonra İzmir-Turgutlu (Manisa) demir yolu yapıldı. Rumeli’deki ilk Osmanlı demir yolu, İngilizler
tarafından yapılan Köstence-Cenova demir yoludur.
* Demir yolunun devlete faydaları: Askerî
sevkiyat, iç güvenliğin sağlanması, isyanların bastırılma-sı, tarım ürünlerinin
limanlara taşınması vb.
* 20. yy başlarında otomobil Osmanlı
hayatına girdi. 1914’te İstanbul’da çoğu resmî hizmete mah-sus olmak üzere
yaklaşık 150 otomobil vardı.
e-CUMHURİYET DÖNEMİNDE EKONOMİ
- Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşmasından
sonra, Şubat 1923’te İzmir İktisat Kongresi toplandı. M.Kemal burada yaptığı
konuşmada askerî ve siyasî zaferlerin ekonomik zaferlerle taçlandırılmaz-larsa
eksik kalacağını belirtti. Bu kongrede alınan bazı kararlar şunlardır:
a-) Yabancı sermayenin yurda girişi
memlekete zararlı olmayacak ölçüde serbest olmalı.
b-) İmtiyazlı yabancı kurumlar
devletleştirilmelidir.
c-) Yerli sanayici, yabancı sanayicilere
karşı koruyucu gümrük vergileri vasıtasıyla korunmalıdır.
d-) Aşar (öşür) vergisi
kaldırılmalıdır.(1925’te kaldırıldı)
- Lozan Antlaşması’nda kapitülasyonlar ve
Düyûn-u Umumiye kaldırıldı (Tam ekonomik bağımsızlık).
– 1924’te sanayici ve tüccarlara kredi
sağlamak için Celâl Bayar, Türkiye İş
Bankası’nı kurdu.
– 1925’te Ankara’da Atatürk Orman Çiftliği
açıldı.
– Kabotaj Kanunu (1 Temmuz 1926) ile
denizlerimizde tam ticarî bağımsızlığımız sağlandı.
– 1927’deki Teşvik-i Sanayi Kanunu , Dünya
Ekonomik Bunalımı (1929) nedeniyle istenen hedeflere ulaşamadı. 1931’de para
piyasasını düzenlemek ve Türk lirasının değerini korumak için Türkiye Merkez Bankası kuruldu.
–
1933’te esnaf ve zanaatkârların kredi ihtiyacını karşılamak için Halkbank açıldı.
– 1933’te Sümerbank kuruldu. Başta kâğıt ve demir-çelik olmak üzere
birçok fabrikayı içinde barındıran, kendine ait arazisi, fabrikaları ve satış
mağazaları olan bir kurumdur.
– 1933’te hazırlanan I. Beş Yıllık Kalkınma
Plânı, 1934’te yürürlüğe kondu (Başarılı oldu).
– 1935’te madencilik alanındaki kredi ve
sermaye ihtiyacı için Etibank,
eğitimli personel yetiştir-mek için ise Maden
Tetkik ve Arama Enstitüsü kuruldu.
– 1939’da yürürlüğe girmesi beklenen II.
Beş Yıllık Kalkınma Plânı, II. Dünya Savaşı’nın başlaması yüzünden
uygulanamadı.