· Türkler
kalabalık gruplar hâlinde İslam dinine geçince İslam dünyası eğitim ve bilim
alanında önemli gelişmeler göstermiştir.
· Karahanlıların
bilimsel faaliyetleri desteklemesiyle Buhara, Semerkant, Taşkent, Balasagun,
Kaşgar gibi şehirler bilim ve kültür merkezi hâline dönüşmüştür. Karahanlılarda
birbirinden değerli düşünür ve bilim insanları yetişmiştir. Bu bilginlerden
Kâşgarlı Mahmud, ilk Türk haritacısı ve filoloğudur. Yusuf Has Hacip, bu
dönemin diğer önemli düşünürü ve fikir adamıdır. Yusuf Has Hacip’in yazdığı
Kutadgu Bilig adlı eser, önemli bir siyasetnâme ve nasihatnâmedir.
· İlk Selçuklu
medresesi 1040 yılında Tuğrul Bey tarafından Nişabur’da kurulmuş, Alparslan
Dönemi’nde ise medreseler yaygınlaştırılmıştır. Selçuklularda öğretim ücretsiz
hâle getirilmiş ve öğrencilere maaş bağlanmıştır.
· Ünlü vezir
Nizamülmülk, kendi adını taşıyan medresesine önemli bilim insanlarını
toplayarak çok geniş bir kütüphane kurdurmuştur. Alparslan Dönemi’nde Bağdat’ta
Nizamiye Medreseleri adıyla anılacak ve Türk eğitimini uzun yıllar etkileyecek
kurumlar açılmıştır. Bu kurumlarda dinî bilgilerle birlikte pozitif bilimler de
okutulmuştur.
· Kervansarayların
ilk örneği olan ribatlar, Karahanlılar döneminde büyük merkezlerde sadece
savaşçılar için yapılmışken daha sonraki dönemlerde İslam ilimleri ile uğraşan
gençlere de kapılarını açmıştıır.
· Selçuklularda
tıp eğitimi çoğunlukla şifahanelerde yapılıyor, astronomi ise rasathanelerde
öğretiliyordu. İlk Türk İslam devletlerinde Kıble’nin yönü ve ibadet
saatlerinin düzenlenmesi açısından astronomi bilimine ayrı bir önem
verilmiştir.
· Melikşah
Dönemi’nde kurulan rasathanede ünlü astronom ve matematikçi Ömer Hayyam
çalışmalar yapmış, bu çalışmalar sonucunda Celalî Takvimi oluşturulmuştur.
· Türkiye
Selçukluları, Büyük Selçuklularda olduğu gibi eğitim öğretime gereken önemi
vermiş, Anadolu’da medreseler açarak medrese geleneğini devam ettirmiş ve
bilimin gelişmesine katkı sağlamıştır. Tıp biliminde önemli gelişmeler gösteren
Türkiye Selçukluları, Anadolu’nun birçok şehrinde şifahaneler açarak
cüzzamlıları da tedavi etmeye çalışmışlardır.
· El-Cezeri, bu
dönemde mühendislik alanında önemli gelişmeler yaşanmasını sağlayan ünlü bir
mühendistir. El-Cezeri, günümüzde
haberleşmede kullanılan denge kurma ve ayarlama bilimi olan sibernetikin
kurucusu olarak kabul edilir. Su çarkı ile işleyen tulumba El-Cezeri’nin
yaptığı makinelerden sadece bir tanesidir. Bu makine modern mühendisliğin
gelişmesine doğrudan katkıda bulunmuştur. Cezeri’nin en ünlü makinesi filli su
saatidir.
· Anadolu Selçuklularda Ahilikte mesleki eğitim ile genel eğitim bir bütünlük içerisinde yürütülmüştür.
Ahilikte; Mesleki
eğitim çocuğun velisinin izni ile yapılır, çocuk on yaşına kadar bir ustanın
yanında yamak olarak çalışırdı. İki yıl ücretsiz olarak yamaklık yapan çocuk,
bir törenle çıraklık eğitimine başlardı. Çıraklık eğitimi üç yıl sürerdi.
Çıraklık süresini tamamlayan çocuklar, meslekleri ile ilgili bir sınava tabi
tutulurdu. Bu sınavda başarılı olan çıraklara kalfalık unvanı verilirdi.
Kalfalık genelde üç yıl sürerdi. Kalfa olan kişi bu süre içerisinde her türlü
güveni sağlarsa kalfa ustalığa yükselirdi. Ustası, mezun olan öğrencisine şed
(kuşak) bağlar, kendisine şed bağlanan kalfa, dükkan açma hakkına sahip olurdu.
Not: Ahilik
eğitim sisteminde insan bir bütün olarak ele alınmış, kişiye yalnız mesleki
bilgi değil din eğitimi, ahlak bilgisi ve sosyal bilgiler de verilmiştir.
EĞİTİM VE BİLİM
· Kutadgu Bilig: İlk Türk İslam edebî eseri olarak kabul edilen Kutadgu Bilig’de,
mutluluğun temel şartının bilgiye bağlı olduğu ifade edilmiştir. Bu kitaba göre
insan bilgili olursa uygun davranışları anlar ve yapar. Uygun davranışları
yapan kişi de mutlu olur. Yusuf Has Hacip; “Arapça ve Farsça kitaplar çoktur.
Bizim dilimizle bütün hikmetleri toplayan (kitap) budur. Bu Türkçe koşukları
yazdım sana, okurken unutma dua kıl bana.” diyerek Türkçeye verdiği önemi
belirtmiştir. Herkesin anladığı bir Türkçe ile yazılan bu eser, İslam öncesi
Türk dilinin gücünü de göstermektedir.
· Dîvan-ı Lügati’t- Türk: Kaşgarlı
Mahmud’un yazdığı Dîvan-ı Lügat’it Türk adlı eser, Araplara Türkçe öğretmek
amacıyla yazılmış ve eğitim tarihimizin en önemli eserleri arasında yer
almıştır. Bu eser sadece bir sözlük değil, Türklere ait ilk haritanın da yer
aldığı ve kadim Türk kültürünün anlatıldığı bir eserdir. Kaşgarlı Mahmud, Türk
Dili’nin önemini anlatmak için günlük hayattan, atasözlerinden ve manzum
eserlerden alıntılar yaparak eserini zenginleştirmiştir.
Not: Karahanlılar Dönemi’nde yaşayan Yusuf Has Hacip ve Kaşgarlı
Mahmud’un çalışmaları, Türk Dili’nin gelişip zenginleşmesi, dil birliğinin
sağlanması ve Türkçenin o dönemde bilim dili olduğunu göstermesi bakımından
önemlidir.
Türk İslam Devletlerinde Din
· Karahanlılarda;
# Resmi,
saray ve halk dili Türkçe idi.
· Gaznelilerde;
# Resmî dili
Arapça,
# Edebiyat
dili de Farsça idi.
# Saray dili
Türkçe idi.
· Büyük Selçuklularda :
# Resmi Dil
ve Edebiyat Dili : Farsça
# Bilim Dili
: Arapça
# Saray Dili
: Türkçe
· Türkiye Selçukluları :
# Resmi ve
Edebiyat Dili : Farsça
# Bilim
Dili : Arapça
# Saray Dili
: Türkçe
· Anadolu'da Beylikler Dönemi :
# Resmi ve Edebiyat Dili : Türkçe
Türk İslam Devletleri Bilim İnsanları
· Harezmi
(?-847) Cebir
biliminin kurucusu olarak kabul edilen Harezmi, matematikçi, astronom ve
coğrafyacıdır. Avrupa’da Alkarismi olarak bilinmektedir. Cebiri geometride
kullanarak analitik geometrinin temelini oluşturmuştur. En önemli eserleri
Kitâbü’l Hisâbi’l-Hindi ve Kitâbü’l Muhtasar fi hisâbi’l cebr ve’l
mukâlebe’dir.
· Farabî
(870-950) Türkistan’ın Farab şehrinde doğduğu sanılan Farabî, iyi bir eğitim
görmüş, fizik, astronomi, mantık, müzik ve siyaset gibi alanlarda eserler
vermiştir. Aristo mantığını en iyi kavrayan ve açıklayan kişi olduğu için
ikinci öğretmen anlamına gelen Muallim-i Sâni unvanıyla anılmıştır.
İhsâ’ül-Ulûm adlı eserinde bilimleri sınıflandırmış, bu nedenle de İslam
dünyasında bilimleri sınıflara ayıran ilk kişi olarak tarihe geçmiştir. Musiki
kitabı da yazmış olan Farabî, Batı dünyasında Alfarabius (Elfarabyus) olarak
bilinmektedir.
· İbni Sina
(980-1037) Buhara yakınlarındaki Efşene köyünde doğmuştur. Eğitimine Kur’an
ve edeb ilimlerini öğrenerek başlamıştır. Fıkıh, mantık, astronomi ve felsefe
de okuyan İbni Sina, 16 yaşında tıp eğitimine başlamış ve kendisine
başarılardan dolayı eş-şeyhü’r-reîs unvanı verilmiştir. Batı’da ise Avicenna
(Avisenna) olarak bilinir. Bulaşıcı hastalıkların gözle görülmeyen minik
kurtçuklardan (mikrop) kaynaklandığını tespit etmiş, kan dolaşımının nasıl
gerçekleştiğini açıklamış ve başarılı ameliyatlar gerçekleştirmiştir. İbni
Sina’nın El-kânûn fi’t-tıbb adlı kitabı Batı’da uzun bir süre ders kitabı
olarak okutulmuştur.
· Bîrûnî (973-1048)
973 yılında
Harezm şehrinde doğmuştur. Astronomi, matematik, fizik, tıp, coğrafya ve tarih
konularında önemli eserler vermiştir. Batı’da Aliboron adıyla
anılmaktadır. Ayrıca jeodezi (yeryüzü
bilgisi) biliminin kurucusu kabul edilir. Gazneli Mahmud’un Hint seferlerine
katılmıştır. En önemli eseri, El Asarü’l Bakiye’dir. Bu önemli eserinde çeşitli
toplumların kullandıkları takvimleri, ay ve yıllardaki farklılıkları, dinî gün
ve bayramların tarihlerini incelemiştir.
· El Hazini
(?- 1155) 12. yüzyılda İran’da yaşamış olan astronom ve mekanikçidir. Sultan
Sencer’e sunduğu astronomi kitabında çeşitli şehirlerin enlem ve boylamları,
yıldızların konumları ve mükemmel astronomi tabloları vardır. Yaptığı hassas
terazi sayesinde metallerin ve taşların saf olup olmadıklarını bulabiliyordu.
Bu konuyla ilgili olarak yazdığı eserinin adı Kitabül Mizanil Hikme’dir.
Türk İslam Devletlerinde Şifahaneler
· Türk İslam
devletlerinde ilk şifahaneler Gazneliler ve Karahanlılar Dönemi’nde
yapılmıştır.
· Selçuklular,
tıp merkezi sayılabilecek hastaneler kurmuştur. Selçuklular Dönemi’ndeki bu
şifahaneler, Haçlı Seferleri sırasında faaliyette oldukları için dünya hastane
tarihi açısından da oldukça önemlidir. Bimâristan,
mâristan ve dârüşşifa adıyla tesis edilen bu hastanelerin dışında, cüzzam
hastaları için miskinler tekkesi denilen cüzzamhaneler de açılmıştır. Akıl
hastalarının Avrupa’da dışlanıp kaderlerine terk edildiği dönemde, Türkler bu
hastalar üzerinde telkin, müzik ve renk ile tedavi yöntemleri uygulamıştır.
Not: Günümüze kadar ulaşabilen önemli Selçuklu şifahaneleri arasında Şam’da bulunan Nureddin Şifahanesi, Divriği’de bulunan Turan Melik Şifahanesi, Kayseri’de bulunan Gevher Nesibe Hatun Şifahanesi ve Tıp Okulu yer almaktadır. Gevher Nesibe Hatun Şifahanesi Anadolu’nun İslami döneme ait en eski şifahanesi ve dünyanın ilk tıp fakültesidir.