TÜRK-İSLAM
KÜLTÜRÜNÜN ORTAYA ÇIKIŞI
Talaş Savaşı’ndan sonra Türklerin İslamiyet ile
ilişkileri artmıştır, 10. yüzyıldan itibaren Türklerin İslam medeniyetinin
etkisi altındaki bölgelere yerleşmesiyle Türk ve İslam kültürleri etkileşim
sürecine girmiş ve “Türk-İslam kültürü” ortaya çıktı.
TÜRK-CİHAN
HÂKİMİYETİ: İslamiyet öncesi Türk
devletlerinde görülen Türk Cihan hâkimiyeti ülküsü yerini “Cihat” anlayışına bırakmış ve “İslamiyet’in
dünyaya hâkim olması” fikri Türkler arasında yayılmıştır.
DEVLET HALK
İÇİNDİR: İslamiyet öncesi Türk devletlerinde görülen ”ülkenin
töreye uygun ve adaletli yönetilmesi” anlayışı yerinin “Devlet halk içindir”
bırakmıştır.
SİYASİ
LİDERLİĞİN SELÇUKLULARA GEÇMESİ: Emeviler ve Abbasiler
döneminde halifeler, hem siyasi hem de dini işleri birlikte idare ederdi. 1058
tarihinde Abbasi Halifesi temsil ettiği siyasi
otoriteyi, Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’e devretmiş ve Böylece İslâm
tarihinde ilk defa resmen dini ve siyasi otorite birbirinden ayrıldı.
HATUN: Türk İslam Devletlerinde hükümdar eşi olan hatunlar,
devlet memurlarını tayin eder veya görevden alabilirdi. Bazı hatunların
kendilerine ait ikta toprakları, divanları, sarayları ve hatta başkentleri bile
vardı.
MERKEZ
TEŞKİLATI: Merkezi yönetim: Hükümdar, Saray ve Hükümet
· İlk Türk
devletlerindeki “kut” inancı İslamiyet
kabul edildikten sonra İslami bir anlam kazanarak “Allah’ın takdiri veya nasibi” olarak yorumlanmıştır.
Kut’un belli bir hanedana verildiği anlayışı aynen devam etmiştir.
· Ülke hanedanın ortak malı
sayıldığı için erkek üyelerin mücadeleleri bu dönemde de devam etmiştir.
· Türkiye Selçuklularında en
büyük şehzadenin başa geçeceği kabul edilse de bazı durumlarda Devlet adamları
tahta kimin geçeceği konusunda etkili olmuştur.
HÜKÜMDAR: Geniş yetkileri olan Hükümdar;
Saray, hükümet, ordu ve adalet olmak üzere dört müessesenin de başı
olarak yasama, yürütme, yargı yetkilerini kendi şahsında toplanmıştır.
Ordulara kumanda etmek, Vezirleri ve yüksek
memurları tayin etmek, Divan-ı Mezalim’e başkanlık yapmak (En yüksek mahkeme)
ve Halkın refah seviyesini yükseltmek
HÜKÜMDARLIK
SEMBOLLERİ: Hutbe okutmak, Hilat
giymek, Para bastırmak, Saltanat Çadırı (otağ), Nevbet (davul), Tuğra, Taht
(Otağ), Sultan, “Sultan” Unvanını tarihte ilk defa Gazneli
Mahmut kullanmıştır.
Not: Selçukluların ilk
dönemlerinde hükümdarlar; melik ve emir unvanlarını kullanmaktayken,
Melikşah’tan itibaren Sultan-ı Azam (büyük sultan) unvanını almaya
başlamışlardır.
Not: Hilat ve tıraz giymek ve hutbe okutmak
İslamiyet’in kabulüyle hükümdarlık alameti olmuştur.
SARAY: Saray; hükümdar ve ailesinin oturduğu,
devletin idare edildiği ve devlet adamlarının yetiştirildiği yerdir. Saray; başlıca şu kısımlardan oluşurdu;
·
Harem; hükümdar ve ailesinin oturduğu yere harem
denirdi.
·
Selamlık; devletin idare edildiği merkeze selamlık
denirdi.
·
Enderun; devlet memurlarının yetiştirildiği yere Enderun
denir.
Saray
Görevlileri: Türk- İslâm Devletlerinde
sarayda hükümdarın resmi ve özel işlerinden sorumlu, doğrudan hükümdara bağlı
birçok görevli bulunurdu. Güvenilir kişiler arasından seçilen bu kişiler
çoğunlukla yüksek rütbeli subaylardan oluşmaktaydı.
HACİP: Karahanlılarda ve Selçuklularda
hükümdar ve vezirden sonra protokol bakımından devlet yönetiminde üçüncü sırada
yer alırdı. Karahanlılar “uluğ
hacip” Selçuklular ise “büyük hacip” unvanını alan bu kişiler sarayın her türlü
işlerinden sorumluydular. “Gulam Sistemi”ne göre sarayda yetişen yüksek rütbeli
subaylar arasından belirlenen bu kişilerin görevleri;
GÖREVLİLER
·
Vezir-i azam: Sultanın yardımcısı
·
Hares emiri: Devlete
ve hükümdara karşı suç işleyenleri yakalayıp cezalandırır.
·
Silahdâr: hükümdarın silahları ile ilgilenir.
·
Abdar: hükümdarın temizliği ile ilgilenir.
·
Çaşnigir: hükümdarın yiyecekleri ile ilgilenir.
·
Şarabdâr (idişçibaşı): Ziyafetlerde içecekler ile
ilgilenir.
·
Câmedâr: Hükümdar ve ailesinin elbiseleriyle ilgilenir.
·
Candar: Sarayı korumakla yükümlüdür.
·
Alemdâr: Savaşlarda bayrak ve sancağı taşır.
·
Emir-i ahur (ilbaşı): Atların bakım ve terbiyesi ile ilgilenir.
·
Hânsâlar (aşçı başı): Saray mutfağı ve hükümdarın sofrası ile ilgilenir.
HÜKÜMET
Vezir: Türk-İslam devletlerinde devlet yönetiminde
hükümdardan sonra en etkili kişi olan vezir bütün memleket işlerinden
sorumluydu. Vezir hükümdar adına devleti yönetmekteydi. Vezirlerin tayini
bizzat hükümdar tarafından yapılırdı. Bu nedenle vezirler icraat ve
faaliyetlerinde doğrudan doğruya hükümdara karşı sorumluydu. Vezirlerin kendilerine ait
divanları bulunur ve buna Divân’ül Vezâret (vezirlik divanı) adı
verilirdir.
Not: Vezirler bilgi ve kültür
bakımından iyi yetişmiş kimseler arasından seçilirdi. Vezirler; Karahanlılarda “Yuğruş”, Gaznelilerde ‘’Hâce-i buzurg’’, Selçuklularda ‘’Vezir-i Azam’’ Osmanlılarda ‘’Sadrazam’’ adını almışlardır.
Vezirlerin
Görevleri: Hükümdar gibi Ferman çıkarabilir. Devlet görevlilerini tayin edebilir.
Azledebilir (uzaklaştırma, görevden alma). Savaş zamanında hükümdarla birlikte
savaşlara katılırlardı.
Divan: Devlet meselelerinin
görüşülerek karara bağlandığı yere divan denirdi. Hükümet meseleleri büyük
divanda görüşülürdü.
· Karahanlılarda; ‘’Divan-ı Ali’’
· Gaznelilerde; ‘’Divan-ı Vezaret’’
· Selçuklularda; “Divan-ı
Saltanat’’
· Türkiye Selçuklularında; ‘’Divan-ı Ala’’
· Osmanlılarda ‘’Divanı
Hümayun’’
Not: ‘’Bab-ı Ali’’ ise Osmanlı
Devletinde Hükümdar konağına verilen ad.
Divan’ın
Görevleri Divana gelen davaları karara bağlamak, Dış işlerle ilgili bürokratik işleri yürütmek, Hükümdar
ve devletin maliyesini düzenlemek
Türk İslam
Devletlerinde Divanlar:
·
Divan-ı Ali: Bugünkü anlamda
hükümet (bakanlar kurulu)’ tir. Vezirin başkanlığında toplanmıştır.
·
Divan-ı Tuğra: İç ve dış yazışmaları
yönetir
·
Divan-ı İstifa: Mali işlerle
ilgilenir. Devletin gelir ve giderleri bu divanda tutulurdu.
·
Divan-ı İşraf: Mali ve idari işleri
kontrol ve teftiş eden divandır Başında baş müşrif bulunur.
·
Divan-ı Arız: Askeri işlerle ilgilenir, başında emir-i arz bulunurdu.
·
Divan-ı Vezaret: Devletin genel
işlerinden sorumlu divandır. Başkanı Vezir-i Azam’dır.
·
Divan-ı Risalet: Hükümdarın iç ve dış
resmi yazışmalarını yapar.
· Divan-ı vekâlet: Hükümdarın ve ailesinin ait mali işleriyle ilgilenirdi. Başında Vekli-i has bulunur